Kur'an ve Sünnet
   
 
  Ömeriyeteyn Meselesi

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Ömeriyeteyn Meselesi     

 

(Ömeriyeteyn Meselesi; Feraiz ilminin iki zor meselesidir. Bu şekilde isimlendirilmesinin nedeni Ömer b. Hattab'ın (r.a.) ilk kez anneye mirastan geri kalan sülüsü vermesi nedeniyledir. Ayrıca şöhretinden dolayı Garavin ve garipliğinden dolayı garibeteyn meselesi olarak da isimlendirilir.

Bu iki mesele şöyledir:

Birinci mesele: Rükünleri koca, anne ve baba.

İkinci mesele: Rükünleri zevce, anne ve baba.

Alimler kocanın yarım, zevcenin rubu (çeyrek) alacağı konusunda ittifak ettiler. Fakat zevceynin (karı-kocanın) haklarından sonra annenin alması gereken miras miktarı konusunda ihtilaf ettiler.

Ayrıntılı bilgi için bakınız: El-Muğni 7/20-211, İlamu'l-muvakkiin: 1/441, Tahkikatu'l-merdiyye: 88-90.)

Kur'an'da annenin baba ve koca ile beraber sülüs alacağına dair hiçbir işaret yoktur. Bilakis Allah ona sülüsü o ve babanın mirasçı olması halinde vermiştir. Kur'an O'nun ve babanın mirastan sülüs (üçte bir) alacağına işaret etmektedir. Ömer, Osman, Ali, İbn Mesud ve Zeyd gibi büyük sahabeler bununla delil getirmiştirler. Ulemanın cumhuru ise, malın tamamına iştirak etmelerine kıyasla zevceynin farzından sonra, kalan mirasa sülüs olarak iştirak edecekleri görüşündedir.

Kur'an mefhumu mutlak olarak annenin sülüs almasını nefyetmektedir. Dolayısıyla anneye mutlak olarak veya zevceynle beraber sülüs veren Kur'an'ın mefhumuna aykırı davranmış olur.

Cumhur mefhum ile amel etmiş ve onun mirasını, babasına mirasçı olduğu zamanla, mirasçı olmadığı zamanı bir tutmamışlardır. Babasına mirasçı olması halinde annenin payı mutlak olarak sülüstür. Babasına mirasçı olmadığı ve babasından başka dede, amca ve kardeş gibi mirasçıların bulunması durumunda sülüs olmaya daha layıktır. Çünkü babası ile beraber sülüs alan, babası dışındakilerin bulunması halinde sülüs almaya daha layıktır. Kur'an mirasçıların sadece anne ve baba olması halinde annenin sülüs alacağına delalet eder ki bu daha yakının daha uzak olandan daha mukaddem olduğunu gösterir.

Eğer asabe ile beraber farz sahibi olursa Allah (c.c.) bu durumda kızlara ve kız kardeşlere anne ile beraber südüs (altıda bir) vermiştir. Tek bir kız kardeş ve anne iseler, anne çocuklardan erkek olanla beraber sülüs alır. Kız ile olması daha evladır. Sülüsden südüse düşmesi kardeşler nedeniyledir. Bir kardeş ise kardeşler gibi değildir.

Anne, tek bir kardeş ile beraber sülüs alıyor ise, amca ve diğerleriyle beraber sülüs alması daha evladır. Zevceteynden biri ile beraber baba, oğul, amca ve amca oğlu dışında diğer akrabalar baba seviyesinde değillerdir. Bu durumda zevcenin payından sonra kalan miras sülüse bölünür. Çünkü o ve baba aynı tabakadandır. Oysa mezkur diğer yalanlar onlarla aynı tabakadan değillerdir. Dolayısıyla anne ile bir tutulmazlar. Anne baba gibidir ve meyyit ile onlar arasında diğerleri gibi bir vasıta yoktur. Dolayısıyla kalan sülüsün onlara verilip onları babayla eşit hale getirmek mümkün değildir.

Bu hususta cedd (dede) dışında ihtilaf yoktur. İhtilaf İbn Mesud'dan rivayet edilmiştir. Cumhur ise, annenin cedd ile beraber malın sülüsünü alacağı görüşündedirler ki doğru olan da budur. Çünkü dede anneden daha uzaktır. Dede, baba ile engellenirken, anneyi hakkını almaktan engelleyecek hiçbir unsur yoktur.

Anneye kalan sülüs ve diğer südüsün verilemiyeceğine göre, sülüsün verileceği açıkça ortaya çıkar. Zevceynden birisi bulunsun veya bulunmasın, baba olmadığı zaman anne sülüs hakkı alır.

Zevceynden biri ile beraber kalan sülüsün ona verilmesi, sahabe cumhuru ve ulemanın anlayışı gereğince oazen asıl manası itibariyle, bazen daha layık olması itibariyle, bazen de fer'i, benzediği aslına katmak itibariyledir.

Ben derim ki; bu nassın delaleti veya kıyastır. Kıyas, kız çocuğunun erkek çocuğu ile beraber olması gibi annenin de baba ile beraber olmasını gerektirir. Çünkü onlar dişi ve erkek olarak usbenin aynı cinsindendirler.

Zevce, zevcin yarısı kadar alır. Çünkü her ikisi de dişi ve erkek olarak aynı cinstendirler.

Kitabın annenin miras payına delaleti ise Cenab-ı Hakk'ın şu kavlidir:

"Ölenin çocuğu varsa, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana babası ona varis olmuş ise anasına üçte bir düşer." (Nisa: 4/11)

Allahu Teala, anneye bu hakkı iki şart ile verdi:

Ölen şahsın çocuğu olmaması ve mirasçıların ana-baba olması.

O halde anne bu nassı, çocuğun olmaması halinde anneye mutlak olarak üçte bir verilmeyeceğine delalet etmektedir. Çocuğun olmaması halinde anne mutlak olarak üçte bir alsa idi bu durumda "Ana-babası ona varis olmuş ise" kavli ilahisinin bir anlamı kalmamış olurdu. Bu durumda ana-baba ister varis olsun, ister olmasın, annenin hakkı üçte bir olurdu. Fakat gerçek Öyle değildir ve bu Kur'an'ın delaletinin hilafınadır.

Bu Ömeriyeteyn halinde zevç, ana-baba, zevce ve ana-babaya malın tamamının üçte biri verilmez diyen büyük sahabeler ve cumhurun sözlerinin doğruluğunu gösterir.

İbn Abbas ve ona uyanlar şöyle dediler:

Burada anneye sülüs verilirse bu, çocuğun olmaması halinde mutlak olarak anneye sülüs verilir anlamına gelir ki bu da Kur'an'ın delaletine aykırıdır.

İbn Abbas'ın Zeyd'e "Allah'ın kitabında sülüs ve südüsten başka pay yoktur", dediği rivayet edilir.

(Sünen ed-Darimi s: 742, Sünenü'l-kübra, Beyhaki: 6/228.)

Şöyle itiraz edilmektedir. Anneye mutlak olarak üçte bir verilmesi Allah'ın kitabında yoktur, Zevceyn ile beraber ona nasıl olur da üçte bir verilebilir?!

Bilakis Allah'ın kitabında baba ve zevceynden biri ile beraber ona üçte bir verilmesi yasak edilmiştir.

Eğer böyle olsaydı şöyle denilirdi:

"Eğer onun çocuğu yok ise anneye üçte bir vardır"

Bu taktirde anne mutlak olarak üçte bir pay almaya hak kazanır. Fakat ne zaman ki üçte bir için bazı şartlar öne sürüldü, işte o zaman annenin mutlak olarak sülüs alma hakkı olmadığı anlaşılmış oldu.

Bu "delilu'l-hitab" olarak isimlendirilen mefhumu'l-muhalefet'tir ki ömerateyn dışında anneye üçte bir verenlerin sözlerini geçersiz kılmaktadır. Fakat bu icmaya aykırıdır. Çünkü Allah ona bu hakkı çocuk ve kardeşlerle beraber verdi ve bununla taklid etti.

Bu işaretler hitabı tenbih içindir ve mefhum ya mefhumu muvafakat veya mefhumu muhalifedir. Kur'an ona sülüs ve südüsün verilmeyeceğine delalet etmesinde, taksimin delaletinden Allah'ın ona bu payı vermeyi dilediği anlaşılmaktadır. Bu zaruret gereğidir. Bu asıl mana cihetiyledir. Aynen şu hadislerde olduğu gibi:

"Kim ortak kölesini azad ederse..."  (Buhari, kitabu'I-ıtk: 3/117-118.)

"Kim eşyasının aynısını iflas eden adamın elinde bulursa onu almaya o daha layıktır."

(Buhari, kitabu'l-istikrad: 3/86, Müslim, kitabu'l-musaka: 2/1193-1194, Ebu Davud, Kitabu'l-büyu: 3/789-791.)

Hadislerde geçen köle ve adam kelimeleri bu durumda hitap örfü gereği dişi ve erkeğe beraber şamildir. Örfte bu tür kullanımlara yani özel bir lafız ile genel mananın murad edilmesine sık sık rastlanır. Bu, bazen şu örneklerde olduğu gibi özel lafzın örfte genel anlamda kullanılmasından kaynaklanır.

"Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez." (Nisa: 4/40)

"Onu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir." (Fatır: 35/13)

Ve atasözünde geçtiği gibi:

"Vallahi onun ne bir damla suyunu içtim, ne de bir lokma yiyeceğini yedim."

Örfte bunun gibi daha başka birçok misaller mevcuttur.

Aynı şekilde bir kavmin liderinin, geneli ilgilendiren bir iş için tek bir adamına verdiği emir, tüm diğer adamlara da verilmiş gibidir.

Aynı şekilde Rasulullah'ın ümmetinden bir kişi için verdiği hüküm, durumu ona benzeyen ümmetten kıyamete kadar geçecek olan tüm fertlerini de bağlar. Ve yine huzurda bulunanlara verilmiş bir emir, huzurda hazır olmayanları da bağlar. Çünkü burada tahsis değil, tamim murad edilmektedir.

Kur'an kardeşlikten bir kardeş ile beraber annenin südüs alamayacağına delalet etmiştir. Baba ve zevceynden biri dışında annenin asabe ile beraber südüs veya kalan sülüsü alması mümkün olmayınca, sülüsü alması gerekmiştir.

Anne baba ile beraber sülüs almaya hak kazanınca, diğer durumlarda baba olmadan sülüse hak kazanması daha evladır. Çünkü bu durumda buna ondan daha layık başka kimse yoktur.

"Eğer çocuğu yok da ana babası ona varis olmuş ise anasına üçte bir düşer" buyruğu annenin sülüs hakkına işarettir. Geri kalan da şu kavli ilahi ile babaya aittir:

"Ana-babası ona varis olmuş ise..."

 Miras ikisi arasında paylaştırılmakta ve önce annenin hakkı verilmektedir. Bundan anlaşılıyor ki geri kalan da babanın hakkıdır. Geri kalan payın babaya verilmiş olması, diğer yakınlara da aynı oranda pay verilmesini gerektirmez. Asabenin diğer fertleri şu ilahi hitaplar ile muhataptırlar:

"Allah'ın kitabına göre rahim sahipleri (akrabalar) birbirlerine (varis olmaya) daha uygundurlar." (Enfal: 8/75)

"(Erkek kadından) her biri için, ana baba ve akrabanın bıraktığından varisler kıldık." (Nisa: 4/33)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurdu:

"Miras hisselerini hak sahiplerine verin; ondan sonra geriye kalanı akrabalıkta en yakın olan erkek kişiye verin." (Hadisin tahririni daha önceki sahifelerde yaptık.)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol