Kur'an ve Sünnet
   
 
  Sabiiler

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Sabiiler   

 

Bu aslın beyanından sonra bidatin küfürden kaynaklandığı gerçeği ortaya çıkmış oldu.

Daha önce de işaret ettiğimiz gibi Cenabı Hakkın Kur'an-ı Kerim'de övdüğü yahudi ve hiristiyanlar, önceleri mümin ve müslüman idiler.

Allah'ın indirdiklerinden herhangi bir şeyi değiştirmedikleri gibi, inkara da sapmamışlardı. Ancak daha sonra, Allah'ın dinini değiştirerek ve Allah'ın Muhammed'e (a.s.) indirdiğini inkar ederek kafirlerden oldular.

Kafir yahudi, hiristiyan ve sabiilerden bir zümre ise, nifak yolunu seçmiştir.

Son dönem Sabiileri, Cenabı Hakkın kelam sıfatını, konuşma ve söylemesini, veya insanlardan birine kendi katından bazı sözler göndermesini veya beşerden birisiyle konuşmasını inkar ettiler. Onlara göre Allah (c.c.) ilim, muhabbet, rahmet gibi subuti sıfatlarla sıfatlanamaz. Ayrıca Allah'ın İbrahim'i dost, Musa'yı kelim edinmesini de reddederler.

Onlar Allah'ı (c.c.) olumlu veya olumsuz sıfatlarla tanımlarlar.

Mesela: Cisim değildir, cevher ve araz değildir. Alemin dahili veya haricinde değildir. Veya izafet ile tanımlarlar.

Mesela: Alemin mebdeidir veya iletu'l ula'dır demeleri gibi. Bazen de selb ve izafet ile mürekkeb sıfatlar ile tanımlarlar: Aıl, maluk ve akl gibi.

Onlara göre Allah başkaları dışında Musa'yı kelam ve teklim ile seçmemiştir. Muhammed'i de başkaları dışında irsal ile görevlendirmemiştir. Onlar Allah'ın ayrıntıları bilmesini veya irade etmesini kabul etmezler. Bilakis kabul ederseler Allah'ın genel ilim ve iradesini kabul ederler.

Onlardan nübüvveti kabul edenler ise şöyle derler:

Nübüvvet diğer insanlar gibi peygamberlerin de iç alemlerinde coşkuyla hissedilen feyizden ibarettir. Peygamberleri ayrıcalıklı kalan şey onların bu feyizleri almada daha istidaflı olmalarıdır. Bu feyizler sayesinde onlar başkalarının bilmediklerini bilir, başkalarının işitmediklerini işitir, başkalarının görmediklerini görür ve başkalarının yapmadıklarını yaparlar.

Bunlara göre peygamberlerin sözlerinin diğer insanların sözlerinden hiçbir farkı yoktur.

Kur'an'ı:

"Bu, bir beşer sözünden başkası değildir." (Müddessir: 74/25) diye reddeden arap müşriklerinden Velid b. Muğire sabiilerdendir.

(Velid b. Muğire b. Abdillah b. Amr b. Mahzum Ebu Abd Şems. Cahiliye döneminde Arap hakimlerinden ve Kureyş'in liderlerinden birisidir. Yaşlı döneminde İslama yetişti fakat küfründe İsrar etti. Hicretten üç ay sonra öldü. Halid b. Velid'in babasıdır.)

Sabiiler, Ehli Kitap gibidirler. Allah (c.c.) bazan onları müşriklerle beraber, bazen de Ehli Kitab ile beraber zikretmiştir:

Hakk Teala şöyle buyurdu:

"Kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup, ayrılacak değillerdi." (Beyyine: 98/1)

Şu kavli ilahiye kadar:

"Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler." (Beyyine: 98/6)

Hacc suresinde de altı milletin arasında zikredilmişlerdir:

"Gerçekten iman edenler, Yahudiler, Sabiiler, Hristiyanlar, Mecusiler ve müşrikler; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır." (Hacc: 22/17)

Cenabı Hakk yine şöyle buyurdu:

"Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de... Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir." (Tevbe: 9/31)

Bundan bir önceki ve bir sonraki ayet ise şöyledir:

"Yahudiler: "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler; hristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir; onlar, bundan önceki inkar edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar?" (Tevbe: 9/30)

"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor." (Tevbe: 9/32)

Ve yine şöyle buyurdu:

"Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür." (Maide: 5/73)

"Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryemoğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür." (Maide: 5/72)

"Allah: "Ey Meryemoğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz..." (Maide: 5/116)

"(Allah) "Üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır." (Nisa: 4/171)

Dinlerini değiştiren Yahudiler ve Hristiyanlar aynı zamanda müşrik iseler, Sabiiler onlardan daha çok müşriktir. Müşriklikleri dinlerini değiştirdikten sonradır. Dinlerini değiştirmeden Önce ise müşrik değillerdi.

Bu ümmetlerin dinlerinin aslı sahih ve şirkten uzaktır. Şirk, sonradan bulaşmış oldukları bir bidattir. Bu hususun iyi anlaşılması gerekir.

Arapların ileri gelenlerinden o kişi (Velid b. Muğire)'de öyledir. Ki o, arapların en büyük hakim ve felsefecilerinden biri sayılıyordu. Bu nedenledir ki Cenabı Hakk ayeti kerimelerde O'nun felsefe kokan şu halini ve sözlerini bildirdi:

"Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tespit etti, Kahrolası, nasıl bir Ölçü koydu? Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? Sonra bir baktı. Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti. Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı. Böylece "Bu, yalnızca aktarılarak öğrenilen bir büyüdür", dedi. "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir." (Müddessir: 74/18-25)

Sonra bu kimseler peygamberlerin sözleri karşısında hayret ve şaşkınlık içindedirler. Nübüvvet nuru onları şaşkınlığa düşürmektedir. Bu durumda nübüvvete karşı muhtelif fikirlere bölünmüşlerdir.

Bazıları: peygamberlerin söylediği çoğu şeylere inanmaz, bunlardan yüz çevirir veya şüphe ederler.

Bazıları: Maslahat gereği yalan söylenebilir. Peygamberlerde böyle yapmışlardır, derler.

Bazıları ise: Peygamberlerin bu sözleri hayaller ve hakikatleri insanların kalplerine yaklaştırmak için verilen misallerden ibarettir demişlerdir. Farabi ve İbni Sina'nın yolu budur. Fakat İbn Sina bazı yönlerden imana daha yakındır fakat mümin değildir.

(Farabi; Muhammed b. Muhammed b. Özlağ b. Turhan el-Farabi. Ebu'n-Nasr. Felsefeci, matematikçi, tabib, Türk, Fars, Yunan ve Süryani dillerini biliyordu. Marran'a giderek Yuhanna'dan felsefe dersleri aldı. Medinetu'l-Fadile, İhsau'l-Ulum, el-Medhal ile'l mantık gibi çeşitli eserleri vardır. 339 yılında vefat etti.)

(İbni Sina; Hüseyn b. Abdillah b. Sina, Ebu Ali. Başta tıp ve felsefe olmak üzere muhtelif ilim dallarında şöhret kazanmıştır. "Şifa", işarat, Kanun gibi eserleri vardır. 428 yılında vefat etti.)

Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) risalesini idrak tüm felsefeciler bu risaletin aydınlığı ihtiva ettiği faydalı ilimler ve güzel davranışlar karşısında az veya çok şaşkınlık ve hayranlığa kapılmışlardır.

Hatta İbni Sina şöyle dedi:

"Tüm büyük felsefeciler yeryüzüne bu şeriatten daha üstün başka bir şeriat gelmediği husussunda tam bir ittifak içindedirler."

Felsefeciler de diğer kardeşleri gibi kitap ve sünnetin naslarından işlerine gelmeyeni tevil ve tahrif yoluna gitmişlerdir. Bu tevil ve saptırmalar onların küfre girmesine neden olmuştur.

Peygamber getirdikleri sözlerin Allah'ın sözleri olduğunu söylemeleri üzerine felsefeciler de zahiren böyle söyleyip, batinen aksine inanmışlardır. Müslümanlar arasında münafıklık yaparak, "Kur'an Allah'ın sözüdür, diğer peygamberlerin getirdikleri de Allah'ın kelamıdır, fakat Allah'ın kelamından maksat; bu sözlerin peygamberlere feyz yoluyla faal akıldan gelmesidir" demişlerdir.

Ve bir diğer iddiaları da şudur: Faal akıl, Cibril'dir. Çünkü o gaybi konularda cimri değildir ve bol bol feyz dağıtır.

Ve bir diğer sözleri Allah Musa ile Sema aklıyla konuştu. Riyazat ve çile erbabı da bu mücadelelerinden sonra Musa'nın duyduklarını duyma mertebesine erişirler.

Onların bu sözleri birçok meşhur insanın sapıtmasına vesile olmuştur ki bunlardan biri de "Ebu Hamid el-Gazali"dir. Gazali onlardan etkilenmiş ve bunu kitaplarına yansıtmıştır.

Felsefeciler son dönem Sabiiler ve son risaletten sentez yaparak oluşturdukları fikirlerini "İhvanı safa Risaleleri" altında yaymaya çalıştılar.

(İhvanu Safa: Bir grup Şii felsefeci. Asıl isimlerini gizleyerek, fikirlerini risaleler halinde telif edip halka dağıtırlardı. Daha fazla bilgi için el-Mevsuiyye el-Arabiyye el-Müyessere (1/66)'ya bakınız.)

Bu risalelerde makul ve mankul adı altında delilsiz ve saptırılmış birçok konuya yer vererek, insanlardan bazılarını saptırmayı başarmışlardır. Ayrıca bu risalelerde müsbet veya menfi yönde nübüvvet ve risaletle hiçbir ilgisi olmayan doğa ve matematik bilgileri de mevcuttur. Bu ilimler, ziraat, inşaat, dikişçilik gibi dünyevi faydalara şamildir.

Bu gizli Sabiilerin sözlerinin hakikati şudur:

Kur'an diğer sözler gibi bir beşer sözüdür, ancak diğerlerinden daha üstündür. Aynen insanlardan bazılarının bazılarından üstün olması gibi. Ve bu sözler aynen diğer ilimlerin ehline ulaşması gibi Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) feyz yoluyla ulaşmıştır.

Ey okuyucu bil ki;

Bu sözler zahiren müslüman görünüp hakikatte münafık ve zındık olanların sözleridir ki, bunların sayısı son dönemlerde çokça artmıştır.

Kendilerini felsefeci, kelamcı, tasavvufçu olarak sunan bu münafıklardan biri olan Tilmisani şöyle diyor:

"Bizim sözümüz Allah'a ulaştırır, Kur'an ise cennete"

(Ebu Rebi, Afifuddin Süleyman b. Ali el-Tilmisani. Tasavvuf zındıklarından birisi. Vahdeti vucudculardan, 690 yılında öldü.)

İbn Arabi ise şöyle demiştir:

"Veliler, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ve vahiy getiren melekle aynı yerden alırlar." 

(Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Arabi el-Endülüsi. Vahdeti Vücutçu. Övenleri bulunduğu gibi zındıklık ve küfürle ittiham edenler de vardır. "Fususul Hikem" ve "Futuhatu'l-Mekkiyye" gibi kitapları vardır ki bu kitaplarda zahiren küfrü gerektirecek birçok husus vardır.")

Bu zındıkların çokça söyledikleri sözlerden biri de şudur:

"Kur'an genel için, bizim sözlerimiz ise özel kimseler içindir."

Daha önce müşriklerin yaptıkları gibi bu zındıklar da Kur'an'ı bölük bölük yaptılar. Bunlar sapıklıkta o kadar ileri gittiler ki kamil bir veli veya kamil bir felsefeciyi Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) tercih ettiler.

Bu kimseler kendi iddialarınca bazı velileri veya felsefecileri, ki bunlar kendileri veya şeyhleridir. Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve sellem) üstün tutmakta bazen de, bir yönüyle o, bir yönüyle de biz üstünüz demektedirler.

Allah'ın gönderdiği kelamı kendi kelamlarıyla kıyas ederlerken, peygamberleri de kendileriyle kıyas etmektedirler. Cenabı Hakk bu gibilerinin hallerini şöyle beyan etti:

"Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler." (En'am: 6/91)

"Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini ben de indiririm" diyenden daha zalim kimdir?" (En'am: 6/93)

Cenab-ı Hakk bu gibi inkarcılara hitaben Tevrat ve İncil gibi Allah'ın katından olan iki kitap getirmeleri çağrısında bulunmuştur:

"İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz" dediler. De ki: Eğer doğruysanız, bu durumda Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya indirilen kitapta) daha doğru olan bir kitap getirin de, ona uymuş olayım." (Kasas: 28/48-49)

Aynı şekilde cinler de Kur'an'ı dinledikleri zaman şöyle dediler:

"Dediler ki: "Ey kavmimimz, gerçekten biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan bir kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip iletmektedir." (Ahkaf: 46/30)

Ve Hakk yine şöyle buyurdu:

"De ki: "Gördünüz mü haber verin, eğer (bu Kur'an) Allah katından ise, siz de onu inkar etmîşseniz ve İsrailoğullarından bir şahit bunu bir benzerine şahidlik edip iman etmişse ve siz de büyüklük taslamışsanız (bunun sonucu ne olacak)? Şüphesiz Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez." (Ahkaf: 46/10)

Bu nedenle Necaşi Kur'an'ı dinlediği zaman:

"Bu Musa'nın getirdiğinin aynısıdır."

(Bkz. Ahmed Müsned: 1/201-203; İbni Hişam es-Siretü'n-Nebeviyye: 1/334-338; İbni Kesir el-Bidaye ve'n-Nihaye: 3/70-73.)

Hakk teala sonrada şöyle buyurdu:

"Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken, "Bana da vahiy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir?" (En'am: 6/93)

Yazdıklarını Allah'a izafe ederek iftira atanlarla, kendisine vahyolunduğunu iddia edip de kimin vahyettiğini açıklamayan yalancıların bunun gibi daha başka birçok sapık görüşleri mevcuttur. Vahiy iddiasında bulunanlar mutlaka bu iki kısımdan birisine dahildirler.

Uykularında rüya görenler, kalbime ilka edildi veya ilham geldi diyenler de bu ikinci kısma dahildirler.

Birinci kısma ise şunlar dahildir:

Allah bana şöyle dedi veya şöyle emretti veya şöyle onayladı gibi sözler söyleyenler. Bu gibi şeylerin çoğu hayal ve evhamlardan kaynaklanmaktadır ki onlar da çoğu kez Müseylemetul Kezzab vb. gibi bunun Allah'tan değil de şeytandan olduğunun farkındadırlar.

(Müseyleme b. Sümame b. Bükeyr b. Habib el-Hanefi. Yalancı peygamber Yemame'de doğdu ve büyüdü. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bu fitneyi def edemeden vefat etti. Sonra halife olan Ebu Bekr onun üzerine Halid b. Velid komutasında bir ordu göndererek bu fitnenin kökünü kuruttu.)

"Allah'ın indirdiğinin bir benzerini ben indireceğim."

Bu hal, insanların Allah'ın kelamına benzer sözler getirebileceğini iddia edenlerin sözleridir. Riddeti esnasında Ebu Serh'in Kur'an'a karşı gelinebileceğini söylemesi bu kabildendir. Peygamberlerin asaletlerinin fuyuzatlı sözlerden ibaret olduğunu söyleyen tüm zındıklar, münafıklar ve kafirler bunun kapsamına girerler.

(Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh b. Haris. Komutan. Osman b. Affan'ın süt kardeşi. İlk Müslümanlar ve vahiy katiplerinden. Sonra fitneye düşerek Medine'den Mekke'ye mürted olarak döndü. Fetih günü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onun hakkında ölüm fermanı çıkardı. Osman Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek onun için eman taleb etti ve eman verildikten sonra tekrar Müslüman oldu. H. 36 veya başka bir tarihte öldüğü söylenir.)

"Allah'ın indirdiğinin bir benzerini ben de indirebilirim" diyenler bazen bu sözü Allah'ın hiç bir şey indirmediğine inanarak, bazen de bir şeyler indirdiğine inanarak söylerler.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol