Kur'an ve Sünnet
   
 
  Adalet, Zulüm Meselesi

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Adalet, Zulüm Meselesi 

 

Müslümanlar ve diğer din sahipleri Allah'ın adil olduğu, adaletle kaim olduğu ve zulümden uzak olduğu hatta zulümden münezzeh olduğu hususunda ittifak ettiler.

Fakat kader konusunda tartışmalara dalanlar, Allah'ın adil olmasının ve münezzeh olduğu zulmün anlamı konusunda ihtilaflara düştüler.

Bir taife şöyle dedi:

Zulmün varlığı mümkün değildir. Bilakis varlığı Allah tarafından takdir edilen her mümkün adalettir. Zulüm mümtenidir. Zulüm ya başkasının mülkünde tasarruftur, ki Allah'tan başka her şey O'nun mülküdür. Veya kendisine itaat edilmesi gereken amire muhalefet etmektir ki, Allah'ın üstünde itaati gereken başka bir amir yoktur.

Bu görüşü savunanlar şöyle diyorlar:

Allah'tan gelmesi düşünülen veya Allah'tan geldiği takdir edilen her şey adalettir. Allah'tan gelen her nimet, O'nun fazlı, her musibet de adaletidir. Bu söz Cebriyye'ye aittir.

(Cebriyye: Temel görüşleri kulların fiillerini Allah'a isnad etmeye dayanır. Ve kulların işledikleri fiilleri işlemeye mecbur olduklarını savunurlar.)

Cehm ve ona tabi olanlar, Eş'ari ve ona tabi olanlar, imamlardan bazı fakihler, bazı ehli hadis ve sofiler de bu görüştedirler.

(Eş'ari; Ebu'l-Hasan Ali b. İsmail el-Eş'ari. Kelamcıların imamı 260 yılında doğdu. Olağanüstü bir zekaya sahipti. Önceleri mutezili iken sonra bu mezhepten tevbe ederek onlarla mücadeleye girişti. "El-İbane an usuli'd-diyane" "Makalatu'l-islamiyyin ve İhtilafu'l-musallin" gibi Önemli eserleri vardır. 324 yılında vefat etti.)

(Sofiler: Kitab ve sünnette yeri olmayan, sonradan uydurulmuş birtakım hurafe ve bidatlerle dolu sapık bir akımdır. Günümüzde hala varlığını sürdürmektedir.)

İyas b. Muaviye ve İmran b. Husayn'ın sualinde geçtiği gibi Ebu'l-esved ed-Duali gibi mütekaddiminden de buna benzer sözler rivayet edildi.

(İyas b. Muaviye. Basra kadısı allame, zeka ve dehası ile meşhurdur. Sikadır. 122 yılında vefat etti.)

(İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef. Sahabi, imam, O, babası ve Ebu Hureyre h. 7. yılında müslüman oldular. Basra kadılığını yaptı. 52 yılında vefat etti.)

(Ebu'l Esved ed-Düveli. İsmi konusunda ihtilaf edilmiştir. Künyesi ile meşhurdur. Tabiinin büyüklerindendir. Basra kadılığını yaptı. Sikadır. 69 yılında vefat etti.)

 (İmran b. Husayn ve Ebu'l-Esved arasında geçen bu uzun konuşma Müslim Kitabu'l-kader: 3/2041-2042'de geçmektedir.)

Yine Malik, Şafii ve Ahmed'in ashabının çoğunun görüşleri de bu istikamettedir.

(Mezkur imamlara tabi olan Kadı Ebu Ya'la ve tabiileri, Ebu'l-Meali el-Cüveyni ve tabileri, Ebu'l-Velid el-Baci ve tabileri gibi alimler bu görüştedirler.)

İkinci görüş: Allah adildir zulmetmez. Çünkü O, küfür, nifak ve başka hiçbir günahın varlığını dilememiştir. Bu günahları, kulların kendileri, Allah'ın meşieti olmaksızın, O'nun emrine isyan ederek yapmışlardır. Allah kulların fiillerinden ne hayır, ne şer, hiçbirisini yaratmış değildir. Bilakis kulları kendi fiillerini ihdas etmekte ve bunun neticesinde cezayı hak etmektedirler. Allah, kullara kendi işlediklerinin cezasını verdiğine göre, zulmetmiş değildir.

Bu, Kaderiyye, Mutezile ve başka fırkaların görüşleridir.

Yukarıda zikredilen her iki görüş sahipleri de, kendi aralarında çelişki içindedirler. Tabiinden bir gurubun da bu görüşlere muvafakat ettikleri rivayet edilmiştir.

Üçüncü görüş:

Zulüm, birşeyi ait olduğu yere koymamaktır.

Adalet ise; her şeyi kendi yerine koymaktır.

Hakk subhanehu ve Teala adildir ve her şeyi layık olduğu yere uygun olan, adalet ve hikmetin gerektirdiği yere koymaktadır. Hakk teala misil olan iki şeyi birbirinden ayırmadığı gibi ayrı olan iki şeyi de bir tutmaz. Adalet ve hikmeti gereği ancak hak edenleri cezalandırır. Birr ve takva ehlini ise kesinlikle azap ile cezalandırmaz.

O, şöyle buyurur:

"Öyle ya, teslimiyet gösterenleri, o günahkarlar gibi tutarmıyız hiç? Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?" (Kalem: 68/35-36)

"Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar?" (Casiye: 45/21)

"Yoksa biz iman edip de iyi işler yapanları yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya Allah'tan korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?" (Sad: 38/28)

İbn Anbari şöyle dedi:

"Zulüm", bir şeyi olması gereken yerden başka bir yere koymaktır.

Araplar, yılanın kazımadığı deliğe girip oraya yerleşmesinden dolayı "Hüve azlem mine'l-hayye" derler.

Yine:

"Suyun daha önceki yatağından başka bir yere kaymasına da "Zaleme el-mau el-vadiye" derler. Bunu Ebu'l-Ferec b. el-Cevzi zikretti. (Bkz: Zadü'l-mesir: 1/67)

Aynı şekilde Beğavi de Zulmün aslı, bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymaktır, dedi. (Bkz: Mealimu't-tenzil: 1/63, 418)

Araplar şöyle derler:

"Men eşbehe ebahu fema zulm" Kim babasına benziyorsa, bu durumda zulüm yoktur. Yani hiç bir şey kendi yerinden başka bir yere konulmamıştır.

Rabb'in adaleti asıldır ki ilim ve dinin tüm nevileri bununla müteallaktır. Rabb'in ve mahlukatın tüm fiilleri buna dahil olduğu gibi, O'nun sözleri, şeriatları ve indirdiği kitaplar da buna dahildir. Zikrettiğimiz bu üç görüşten en doğru olanı, üçüncü görüştür.

Buradan şu sonuç çıkar:

Rabbu'l-aleminin her yaptığı adalettir ve O, herşeyi ancak yerli yerine koyar. Zerre kadar dahi zulmetmez ve kişiyi ancak günahları yüzünden cezalandırır.

(Allah zerre kadar zulmetmez. Nitekim Nisa suresinin 40. ayet-i kerimesinde şöyle buyurmuştur:

"Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. İyilik olursa onu katlar, kendinden de büyük mükafaat verir.")


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol