Kur'an ve Sünnet
   
 
  Nişasta ve Benzeri Yiyecekler

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Nişasta ve Benzeri Yiyecekler   

 

Dört sınıftan mamul olduğu halde, temel ihtiyaç maddesi dışında olan nişasta ve benzeri mamullerde faiz cari değildir. Temel ihtiyaç ise kendi cinsi ile kaimdir. Ekmeği herise (keşkek) ve süzgüyü tohum karşılığı satmak haram değildir. Tüm bunlar birer değer sahibidirler ve zinet eşyası gibi sahibine zarar vermekten uzaktırlar. Nas, icma ve kıyas gereği bunların bazısını bazısı ile satmak haram değildir. Bu muhtelif cinslerin bazıları bazıları ile daha yüksek fiyata satılabilir.

Et karşılığı hayvan satılması konusunda meşhur bir tartışma vardır. Bu konuda Said b. Müseyyeb'den merfu bir hadis rivayet edilmiştir.

(Bu rivayetin metni şöyledir:

Zeyd b. Eslem'den, o da Said b. Müseyyeb'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayvanın et karşılığı satılmasını yasakladı.

Malik, Muvatta, Kitabu'l-buyuu: 2/655, Darekutni Sünen: 3/71, Beyhaki, sünenü'I-kübra, Kitabu'l-buyuu: 5/296, Hakim, Müstedrek, Kitabu'l-buyuu: 2/41, İbn Hazm, Muhalla: 8/517. Elbani bu rivayetin hasen olduğunu söyledi. (İrvau'l-ğalil: 5/198)

Eti için boğazlamak üzere koyun gibi bir hayvan alıp, sonra bunu et karşılığında satmak, aynı cinsten bir şeyi yani eti daha çok et karşılığı satmaktır ki bu da caiz değildir. Çünkü et, tartılabilen temel yiyecek maddelerinden biridir ve bu vasıfları taşıyan her şey ona katılır.

Zararından dolayı satışı haram olan bir şeyi, hakkını alma noktasında da haram olması gerekmez. Çünkü bu durumda zarar değil fayda söz konusudur.

"Bana acele ver, birazını sana bağışlayayım" meselesi bunun gibidir.

Bu misale: Bir adamın başka bir adamdan sonra verilmek üzere yüz dirhemi alacağı bulunur ve bu alacaklı borçlusuna:

"Bana borçlu bulunduğun 100 dirhemden 90 dirhemi hemen şimdi acele ver, 10 dirhemi sana bağışlayayım" demesidir.

Bazıları bu işlemi 100 müecceli 90 acil ile satmak olduğundan caiz değil demişlerdir. (Caiz değil diyenlerden bazıları: Zeyd b. Sabit. İbn Ömer, Mikdad, Said b. Müseyyeb, Ahmed b. Hanbel, Malik, Sevri, Ebu Hanife. Bkz: Bidayetü'1-müctehid: 2/143, El-Muğni: 4/174, El-İnsaf: 5/236.)

İbn Abbas ve başkaları (Nehai, Ebu Sevr ve Züfer gibileri) ve Ahmed'den787 bir rivayete göre ise caizdir. (Beyhaki, Sünenü'l-Kübra, Kitabu'l-buyuu: 6/28.) (Bkz: El-İnsaf: 5/296.)

Bu işlemin caiz olduğu görüşü daha kuvvetlidir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) yahudileri sürgüne gönderirken bu işleme izin verdi. İnsanların "Onların bize borçları var" demeleri üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Borçlarını aciliyetle ödemeleri için alacaklarınızın bir kısmını onlara bağışlayın" buyurdu.

(Bkz. Darakutni, Sünen: 3/46, Hakim, Müstedrek, Kitabu'l-Buyuu: 2/61, Beyhaki, Sünenü'l-Kübra, Kitabu'l-buyuu: 6/28. Hadisin senedindeki Müslim b. Halid ez-Zenci zayıftır.)

Haram, muhtaç kimseye zarar olduğu taktirdedir. Burada ise böyle bir şey söz konusu değildir. Fakir bir kimse aldığı borcu zamanından önce ödemesi şartıyla, borcun bir kısmından muaf tutulmaktadır ki bu da onun yararınadır. Çünkü genelde borçlular alacaklılardan daha fakirdirler. Böylece borçluya kolaylık sağlanması, hayırlı bir davranıştır. Ayrıca alacaklının ihtiyacı olduğu parayı anında tahsil etmesi nedeniyle onun da faydasınadır.

Zimmetten sakıt olan bedel ile, zimmette vacip olan bedelin birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Burada borçlunun zimmetinden düşen bedel, zimmetinde vacip değildir. Buna benzer bir durum rivayet edilen şu hadistir:

"Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) veresiyeyi veresiye ile satmaktan men etti."

(Bkz: Darekutni, Sünen: 3/71-72, Hakim, Müstedrek, Kitabu'l-buyuu: 2/65. Hakim ayrıca bu hadisin Müslim'in şartı üzere sahih olduğunu söyledi. Beyhaki, Sünenü'l-kübra, Kitabu'l-buyu: 5/290, Tahavi Müşkili'l-asar: 1/346, İbn Adiy, el-Kamil: 6/335.)

Bu hadisin isnadı zayıftır. Fakat bununla amel edilmektedir. Bu, müeccel olarak yüz kova buğday satmak gibidir. Bu durumda ne alıcının ne de satıcının eline bîrşey geçmiş değildir. Her ikisinin de zimmeti faydasız yere meşgul olmuştur.

Burada satıştan maksat satılan şeyin kabzedilmesi, yani alınmasıdır. Burada her ikisinin zimmeti de faydasız yere meşgul edildiğinden, bu tür alış-verişler ittifakla yasak edilmiştir. (Bkz: Mesailu İmam Ahmed b. Hanbel: 2/191, el-Muğni: 4/172.)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'den borcun borç ile satılması yasağı rivayet edilmiştir. Fakat hadiste borç ifadesi değil, veresiyeyi veresiye ile satma ifadesi geçmektedir.

Ancak halde vasfı bilinen bir borcu, yine vasfı belli bir şey ile satmak ve ayrılmadan önce onları kasdetmek şeklindeki alış-veriş hiç ihtilafsız caizdir.

100 müd bir malı, yüz dirhem ile satmak gibi. (Müd: Eskiden kullanılan bir ölçü.)

Ancak kabzetmeden önce ayrılmaları durumunda, cumhura göre bu alış-veriş tayin olsa da caiz değildir. Ebu Hanife'ye göre ise tayin, makbuz gibidir.

Birisinin dirhem diğerinin de dinar borcu bulunması gibi sakıtın sakıt ile satılması konusunda ise iki ayrı görüş vardır. Fakat caiz olması daha kavi bir görüştür. Çünkü bu durumda, her ikisinin zimmetinin meşgul olmasının aksine, her ikisinin de zimmeti beri olmuştur.

Fakat hadis borcu borç ile satmayı ihtiva etmemektedir. Bilakis bu durum, taraflardan her ikisine de borçlarını ödeyip, sonra birbirlerine olan borçların ödemelerini emretmekten daha hayırlıdır. Bunu emretmek, her iki tarafa da zarar verir. Şeriat zarar değil fayda vermek içindir.

Kanun koyucu hikmet sahibidir, fayda ve zarar vermeyen şeyleri haram etmez.

Kanun koyucu zararlı şeyleri yasaklar. İnsanlar cehaletleri yüzünden bazen metinleri maksadına aykırı şekilde yorumlamakta ve bazen de "Peygamber satış ve şartı yasakladı" gibi, gerçekte onun söylemediği hadisler uydurmaktadırlar.

Bazıları da Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) "Un öğütmesi için değirmenciyi kiralamayı yasak ettiğini" uydurmuşlardır. Ve bunlar gibi daha bir çok uydurma hadis mevcuttur.

İnsanlar bazen de peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in birtakım özel şartlar için söylenilmiş sözlerinden genel anlam çıkararak Allah ve Rasulünün haram kılmadığı bazı şeyleri, kendi görüşlerince haram kılmaktadırlar. Bu söylediğimize örnek olarak Ayan'ın tahrimi ve necaseti konusunda varid olan nasları gösterebiliriz.

Bu hastalık ümmet arasına girmiştir. İnsanlar kanun koyucunun haram kılmadığı bazı ayan, akitler ve amelleri kendi görüşleriyle haram kılmaktadırlar. Halk da bunların kanun koyucu (şari) tarafından haram kılındığını zannetmektedir.

Sonra kendi görüşleriyle haram kıldıkları bu şeyleri, bir takım hilelerle helalleştirmeye veya ağızlarıyla haram deyip amelleriyle helal kılmaya bakarlar. Bazen de hem kendilerini, hem de halkı "Bu haramdır" diyerek ve buna zorlayarak büyük zararlara sokmaktadırlar.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol