Kur'an ve Sünnet
   
 
  Kur'an ve Kelamullah Hakkında Kaide

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Kur'an ve Kelamullah Hakkında Kaide

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Allah'a hamdolsun, ona şükreder, ondan yardım ister, onun bağışlamasını dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden ona sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak, kimi de saptırırsa ona hidayet edecek yoktur.

Şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) onun kulu ve rasuludur.

Allah onu tüm dinlere üstün kılmak için hidayet ve hak din ile göndermiştir. Şahit olarak Allah yeter. Allah'ım ona salat ve selam eyle.

 

Sabilikten kaynaklanan Cehmiyye'nin zuhurundan sonra ümmet bu konuda heva ve hevesine uyarak çeşitli ayrılıklar ve fırkalara düştü.

Cenabı Hakk aziz kitabında şöyle buyurdu:

"Bu (ateş azabı) şu sebepledir ki, şüphesiz  Allah o kitab(Kur'an)ı hak olarak indirmiştir. Ve şüphe yok ki o kitapta ihtilafa düşenler (haktan) çok uzak bir ayrılık içerisindedirler." (Bakara: 2/176)

Ve yine şöyle buyurdu:

"İnsanlar bir tek ümmet idi. Bu durumda iken Allah, müjde verici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında ihtilafa (anlaşmazlığa) düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da indirdi. İndirilen kitapta ve gönderilen peygamber ve onun dininde hiç kimse ayrılığa düşmedi. Ancak kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki bağydan (kıskançlıktan) ötürü kendilerine kitap verilenler ihtilafa (anlaşmazlığa) düştü. Bunun üzerine Allah iman edenlere, haktan kendisinde ihtilafa düştükleri şeyleri izniyle gösterdi. Şüphesiz Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltip-iletir." (Bakara: 2/213)

Kur'an üzerindeki ihtilaf iki nevidir.

1 - Tenzil'inde ihtilaf ve

2 - Tevil'inde ihtilaf.

Allah'ın kötülediği ayrılıkçılar hakda ayrılığa düşenlerdir. Onlar birbirlerinin yanlarında bulunan hakkı inkar ettiler.

Oysaki vacip olan, indirilmiş olan hakkın tamamına iman etmektir.

Ancak bir taraf hakkın tamamına iman ediyor, diğer taraf ise inkar ediyorsa, bu durumda taraflardan sadece inkarcılar kötülenmektedir:

"O Peygamberler ki, biz onlardan bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah'ın kendisi ile konuştuğu onlardandır. Bazısının derecelerini yükselttik. Meryem oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller, mucizeler) verdik, kendisini Ruhu'I-Kudüs ile teyid ettik (destekledik). Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık belgeler (deliller) geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı (birbirlerini öldürmezlerdi). Fakat onlar ihtilafa yöneldi (anlaşmazlığa düştüler). Onlardan bir kısmı iman etti, bir kısmı da inkar etti. Allah dileseydi onlar elbette savaşmazlardı (birbirlerini öldürmezlerdi). Lakin Allah murad ettiğini (dilediğini) yapar." (Bakara: 2/253)

Kur'an'ın "tenzili" hakkındaki ayrılık ayrılıkların en büyüğüdür ki bizim buradaki ihtilaftan maksadımız da bu nevi ihtilaflardır.

Kur'an'ın tenzili hususundaki ihtilaf müminler ile kafirler arasındadır. Müminler kitaba inanırlarken, kafirler kitabı ve elçileri inkar etmektedirler.

- Kitap ve elçilere inananlar müslümanlar, yahudiler, hristiyanlar ve sabiilerdir.

- Kitap ve elçileri yalanlayanlar ise, müşrikler, mecusiler ve sabiilerdir.

Allah, insanlara indirdiği kelamını tebliğ etmeleri için elçiler gönderdi. Elçilere iman edenler, onların Allah tarafından tebliğ ettikleri hususlara da iman ederler. Elçileri yalanlayanlar, onların Allah'dan getirdiklerini de yalanlamış olurlar. Allah'ın kelamına iman, Allah'ın insanlara elçi gönderdiğine iman etmeye dahildir.

Bu nedenle elçileri inkar edenler, bunu bazen Allah'ın insanlara göndereceği kelamın olmasını inkar etmeleri esasına dayandırıyorlardı. Rabbul Alemini hepten inkar edenler de vardı.

Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu:

"İçlerinden bir adama "İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele'' diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kafirler "Bu elbette apaçık bir sihibazdır" dediler." (Yunus: 10/2)

Cenab-ı Hakk Nuh ve Hud ile ilgili olarak da şöyle buyurdu:

"Sakınıp rahmete kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikr (kitap) gelmesine mi şaştınız." (A'raf: 7/63)

Ve şöyle buyurdu:

"Onlar: "Allah, beşere hiç bir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı kadrinin hakkını vererek takdir edemediler..." (Enam: 8/91)

Bu ayetler kaideleri takrir etmektedir.

Cenab-ı Hakk bir kişinin (O kişi Velid b. Muğire'dir.) sözünü şöyle aktarıyor:

"Bu, bir beşer sözünden başkası değildir."

Bu nedenledir ki imanın aslı, indirilen şeylere imandır.

Hakk Teala şöyle buyurdu:

"Elif, lam, mim."

"Kendisinde hiçbir şekilde şüphe bulunmayan bu kitap muttakiler için bir hidayet kaynağıdır. (yol gösterici bir kitaptır)"

Surenin ortasında da şöyle buyruldu:

"(Allah, Rasulullah'a bağlı olanlara hitab ederek şöyle diyor): "Bizler Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına indirilenlere, Musa'ya verilene (Tevrat'a), İsa'ya verilen (İncil)e ve (bütün) nebilere rableri katından verilen (bütün kitap ve sahilfe)lere iman ettik. (Bu konuda) onların arasında bir fark gözetmeyiz. Bizler O'na (Allah'a kalb ve hareketlerimizle) teslim olanlardanız." deyin." (Bakara: 2/136);

Surenin sonunda da şöyle buyruldu:

"Rasul, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Hepsi; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve rasullerine iman ettiler. (Dediler ki) "Allah' ın rasullerinden hiçbirini ayırdetmeyiz." Ve (yine) dediler ki: "(Ey Rabbimiz!) İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Dönüş sanadır." (Bakara: 2/285)

Bir sonraki surede ise şöyle buyruldu:

"Elif, lam, mim.

"Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmayandır. O Hayy'dır, Kayyum'dur.

"(Ey Muhammed! Allah) Kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak, hak ile kitabı (Kur'an'ı) sana bölüm bölüm indirdi. Tevrat ve İncili (ise) toptan indirdi.

"Bundan (Kur'an'dan) önce (Tevrat ve İncil'i) İnsanlara hidayet olarak (indirdi). Ve (bir de doğruyu yanlıştan ayıran) Furkanı indirdi. Allah'ın ayetlerini inkar edenler için muhakkak şiddetli bir azab vardır. Muhakkak ki Allah Aziz'dir, intikam sahibidir." (Al-i İmran: 3/1-4)

Yine bu surenin sonunda da şöyle buyurdu:

"Rabbimiz! Muhakkak ki biz: "Rabbinize iman edin!" diye imana çağıran çağırıcıyı işittik ve hemen (ona) iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi iyilerle birlikte vefat ettir." (Al-i İmran: 3/193)

"Şüphesiz ki kitap ehlinden Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene Allah'a huşu duyarak iman eden, Allah'ın ayetlerini az bir pahaya satmayan kimseler vardır. İşte bu kimselerin ecri rableri katındadır. Muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir." (Al-i İmran: 3/199)

Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim, onun Allah'tan gönderilmiş bir kitap olduğu aslına sık sık vurgu yapar.

Bu vurgulara şu örnekleri verebiliriz:

"Bu kitap..." (Bakara: 2/2)

"Elif, lam, ra. Bunlar, hikmetli kitabın ayetleridir." (Yunus: 10/1)

"Elif, lam, ra. (Bu) ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer açıklanmış bir kitaptır." (Hud: 11/1)

"Elif, lam, mim, ra. Bunlar Kitab'ın ayetleridir. Ve sana rabbinden indirilen haktır." (Rad: 13/1)

"Elif, lam, ra. Bu bir kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, o güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için sana indirdik." (İbrahim: 14/1)

"Elif, lam, ra. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir." (Hicr: 15/1)

Aynı şekilde "Ta, sin.", "Ha, mim" ve tüm "Elif, lam, mim"'ler, "Elif, lam, ra" lar da aynı şeye vurgu yapmaktadır.

Kimi zaman Kitabın indirilmesinden övgüyle bahsedilmiştir:

"Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir." (Kehf: 18/1)

"Alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'i indiren (Allah) ne yücedir." (Furkan: 25/1)

Surelerin içinde de sık sık bundan bahsedilir.

Kur'an Musa ve Firavn kıssasından bahsetmektedir. Çünkü bu kıssada hak ve batıl tarafların müşahhas örnekleri vardır.

- Firavn Allah'ı ve peygamberleri inkar etmesi cihetiyle küfür ve batılın en ucunda iken,

- Musa, direkt Allah'ın kelamına muhatab olması, Allah ile arasında bir vasıta olmaması ve böylece risalet ve kelamın kemaline ermesi cihetiyle hak ve imanın zirvesindeydi.

Oysa genelde diğer peygamberlerin kafirlerle olan konumları böyle değildi. Diğer peygamberlerin muhatap oldukları kafirler çoğunlukla Allah'ın varlığını inkar etmiyorlardı.

Ayrıca diğer peygamberler Musa'nın eriştiği Cenabı Hak ile vasıtasız konuşma gibi kelamın zirvesine erişmemişlerdir.

Bu nedenle Musa ve Firavun'un kıssaları Kur'an'ın en büyük ve ehli iman ve ehli küfür için en ibretlik kıssalarındandır.

Bu nedenle Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine sık sık "Lut" kıssasını hatırlatıyordu. Bedir savaşında Ebu Cehl'in867 öldürüldüğünü duyunca şöyle buyurdu:

"O bu ümmetin Firavun'u idi." (Hadisi tahriç edenler: Ahmed Müsned: 1/444; Ebu Davud Kitab'uI Cihad: 3/154.)

(Ebu Cehl: Amr b. Hişam b. Muğire el-Mahzumi el-Kurşi İslam'ın başlangıcında Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) en büyük düşmanlarından ve cahiliye döneminde Kureyş'in en ileri gelen liderlerinden birisidir.

"Ebu'l Hakim" olarak çağrılırdı. İslam'a olan düşmanlığından dolayı müslümanlar onu "Ebu Cehil" olarak adlandırmışlardır. Bedir savaşında müşrik olarak öldürüldü.)

Cenabı Hakkın şu kavliyle haber verdiği gibi Firavn ve kavmi kafir, müşrik ve sabii bir topluluk idi:

"Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (A'raf: 7/127) 

Firavn, Musa'nın getirdiği şeyin hak olduğunun farkında olmakla beraber küfründe inadını sürdürdü:

"Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür." 

"Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkâr ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak." (Neml: 27/13-14)

"Andolsun, biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti." 

"O da: "Andolsun, bunları görülecek-belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti." (İsra: 17/101-102)

Nuh, Ad, Semud, Lut, Şuayb, İbrahim, Musa, Arab, Hind, Rum, Berber, Türk, Yunan milletinin kafir ve müşrikleri ile diğer kafir ve müşrikler sadece zan ve hevalarına tabi oluyor ve Allah'tan gelen kitablardan yüz çeviriyorlardı.

Hakk Teala onlara, Adem cennetten düştüğü zaman hi-tab ettiği gibi hitab etmiştir:

"Dedik ki: "Hepiniz birlikte oradan (cennetten) inin. Benden sizlere hidayet geldiği zaman kimler benim hidayetime tabi olursa işte onlara korku yoktur ve ancak onlar üzülmeyeceklerdir."

"Ve ayetlerimizi inkar edip yalanlayan kimseler ancak cehennem ehlidirler ve orada ebedi olarak (süresiz) kalacaklardır." (Bakara: 2/38-39)

"Dedi ki: "Bir kısmınız bir kısmınıza (kiminiz kiminize) düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz da olmaz." 

"Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Ta-ha: 20/123-124) 

Bir başka yerde de şöyle buyruldu:

"Ey Ademoğulları!  İçinizden, ayetlerimi sizlere anlatan rasuller geldiğinde, kim sakınır ve kendisini düzeltirse, onlara hiç bir korku yoktur ve onlar mahzun olmayacak, üzülmeyeceklerdir." (A'raf: 7/35)

Allah'ın onlara indirdiği nice açık ayetlere rağmen onlar ancak zanlarına ve hevalarının gösterdiğine uymayı seçmişlerdir. Bunlar kendilerinin akıl, görüş, akli kıyas ve anlayış sahipleri olduklarını iddia ederek kendilerini hikmet sahipleri ve felsefeciler olarak isimlendirirler. Cedel, söz, güç iktidar ve mal peşinde koşarlar ve peygamberlere uyanları küçümseyerek onları sefihlik ve sapıklıkla ittiham ederler.

Bu konuda Cenabı Hakk şöyle buyurdu:

"Rasulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşatıverdi."

"Ve onlara: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl kendileri düşük akıllılardır; ama bilmezler." (Bakara: 2/13)

"Doğrusu, suç ve günah işleyenler; kimi iman edenlere gülüp geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş göz ederlerdi. Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi. Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın sapıklardır" derlerdi. Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi." (Mutaffifin: 83/29-33)

Nuh kavmi de şöyle demişti:

"Dediler ki: "Sana sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?" (Şuara: 26/111)

Ve yine şöyle dediler:

"Sana, sağ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz." (Hud: 11/27)

Ve Hak Teala yine şöyle buyurdu:

"İnkar edenlere dünya hayati çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler." (Bakara: 2/212)

"Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu." (Hud: 11/38)

Alay etmekle yetinmiyorlar peygamberleri bir de "delilik", "sefihlik", "sapıklık" ve benzer kötü sıfatlarla tanımlıyorlardı.

Nuh'a:

"Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı: böylece kulumuz (Nuh)'u yalanladılar ve: "Delidir"...." (Kamer: 54/9) demeleri gibi.

Ve şöyle dediler:

"Kavminden ileri (önde) gelenler dediler ki: "Muhakkak ki biz, seni apaçık bir "şaşırmıştık ve sapıklıkta" görüyoruz."

"(Nuh) Dedi ki: "Ey kavmim! Bende bir "şaşırmıştık ve sapıklık yoktur. Fakat ben, alemlerin Rabbinden bir elçiyim."

 (A'raf: 7/60-61)

Hud kavmi de O'na şöyle dediler:

"Kavminin inkar etmiş ileri gelenleri şöyle dediler: "Muhakkak ki biz, seni aklı kıt biri olarak (akli bir yetersizlik içinde) görüyoruz. Muhakkak ki biz, senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

"(Hud) şöyle dedi: “Ey kavmim! Ben, aklı kıt (akıl yetersizliği) olan biri değilim. Fakat ben, alemlerin Rabbinden bir rasulüm..." (A'raf: 7/66-67)

"O kimseler ki gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) infak ederler."

"Onlar sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ederler, Ahirete de yakinen (kesin bir bilgiyle) inanırlar." (Bakara: 2/1-4)


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol