Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.1.15

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.1.15

 

Rafızî şöyle diyor:

“Allah (c.c.)'ı insana benzeten Haşviyyeciler  (Ş. İslâm İbni Teymiyye şöyle der: Bu kelimeyi ilk kullanan Mutezili Amri İmam Ahmed b. Hanbel sonra her sünniîdir. Aynı şeyi iddia eden râfizîler sahih hadisleri esas alan bu zâtlara bu ismi vermişlerdir) dediler ki:

“Allah cisimdir. Yüksekliği, genişliği ve derinliği vardır. O'nunla musâfaha (el sıkışma) caizdir. Salih kişiler O'nu dünyada görüyorlar.”

Râfizi devam ederek tecsîmi iddia eden Davud El-Cevarîbi'nin şöyle dediğini naklediyor:

“Bana ferc ve sakal hariç istediğiniz her şeyden sorabilirsiniz. Şunu biliniz ki, Ma'budum cisimdir. Eti, kanı ve organları vardır. Hatta başkaları, O'nun gözleri ağrıdığını melekler de bundan dolayı O'nu ziyaret ettiklerini, Nuh tufanı için gözleri ağrıyıncaya kadar ağladığını söylemişlerdir.” diyor.

Yukarıdaki nakiller kendisine reddiyye yazdığımız Râfizî İbnu'I-Mutahhar tarafından yapılmıştır.

Bu Râfizîye verilecek cevap şudur:

Bu senin naklettiklerin daha önce de belirttiğimiz gibi râfizî Hişam b. El-Hakemin sözlerinin aynısıdır. Bu sözlerin aynısını nakleden Şiîlerden Ebu İsa El-Varrak, Zurkan, İbnül Nevbahtî, zahirîlerden İbn-i Hazm, Ehl-i Sünnetten Ebu Musa el-Eş'arî, Şafiî şehristânî ve diğerleri Allah (c.c.)'ın cisim olduğunu ilk söyleyenin Hişam b. El-Hakem olduğunu söylemişlerdir.

Azılı Şiîlerden ve Emevî devleti zamanında İslama büyük düşmanları olan Beyan İbn-i Sem'ân Et-Temîmî:

“Allah insan suretine benzer. Yüzünden başka herşeyi helak olacaktır.” demesi üzerine Halid b. Abdullah el-Kuserî onu öldürmüştür.

Başka bir azılı Şiî olan Muğîre b. Said'in:

Ma'budum nurdan olup, başında nurdan bir taç bulunan ve insan gibi organları, karnı ve kalbi olup, organları da ebced harfleri kadar olan bir insan gibidir, diye iddia ettiği nakledilmiştir. Yine bu azılı Şiî ölüleri dirilttiğini iddia ettiği için taraftarları onun peygamberliğini iddia etmişlerdir. Bunun üzerine onu da Halid b. Abdullah öldürmüştür.

Azılı Şiilerden bir tanesi de Kûfeli Ebu Mansur El-Aclî'dir. Taraftarlarına Mansûriyye deniliyor. Ebu Mansur,  Ali (r.a.), Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyn ve Muhammed'in peygamber olduklarını söyledikten sonra, kendisinin göklere yükseltildiğini, ma'budunun başını meshederek kendisine “Git emir ve yasakları beyan et” dediğini iddia etmiştir.

Şiî Ebu Mansur'un taraftarları olan Mansûrilerin yeminleri her zaman “La vel Kelime” (Yani Allah (c.c.)'ın kelimesi olan İsa'ya yemin ederim)dir. Ebu Mansûr'a göre Allah (c.c.)'ın ilk yarattığı varlık  İsa (a.s.), ondan sonra da  Ali (r.a.)'dir. Peygamberlerin hiç kesilmeyeceğini, cennet ve cehennemin iki insan ismi olduğunu iddia etmektedir. Haramları, kanı, deri ve şarabı mubah kıldıktan sonra, bunların birer kavim ismi olduklarını ve Allah (c.c.)'ın bu -kavimlere başkanlığı haram kıldığını söylemektedir. Farzları da kaldırarak farz denilen şey reislikleri vacip olan insanların ismi olduğunu iddia etmektedir. Bu sözleri üzerine onu da Yusuf b. Ömer öldürtmüştür.

Bir nevî Şiî olan Nusayrîler de Mansûrîlere benzerler.

(Nusayrîler onbirinci imam Hasan el-Askerî'nin vefatından sonra geride bıraktığı 5 yaşındaki çocuğunun Sîrdab'a (mağara) girip kaybolduğunu ve bunun 12'nci imam olduğuna inanırlar. Bunların bâtıl itikadları arasında en belirgin olanları şunlardır: Derler ki (Haaşâ!)  Ali (r.a.), Rab'dır. Muhammed perdedir. Selman-ı Farisi bunlara giden kapıdır. Yeri ve gökleri yaratan  Ali (r.a.)'dir. O yerde ve gökte imamdır. Alem onlara göre ezelîdir. Ruhlarda tenasüh vardır. Haşir ve neşir yoktur. Cennet ve cehennem dünyevî iki remzdir. Beş vakit namaz Ali, Hasan, Hüseyin, Muhsin ve Fatımanın isimleridir. 30 gün oruç, 30 kişinin isminden kinâydir. Şarap içmek helâldir. (Hâşâ!) Şeytanların şeytanı  Ömer (r.a.)'dir. Sonra  Ebu bekir (r.a.) sonra  Osman (r.a.)'dır. Onlara göre  Ali (r.a.)'nin yeri bulutlardır. Bulut geçerken ona “Esselâmu aleyke yâ ebel Hasan” derler.

Daha birçok sapık iddiaları olan bu Nusayrîlere, Alevî de denilir. En-çok Suriye'nin Lazkiye kentinde bulunurlar.)

Şiilerin bir çeşidi de Hitabiyye'dir. Ebu'l-Hitab b. Ebî Zeyneb'in taraftarıdırlar. Bunlar da 12 imamın peygamber olduklarını, onlardan iki kişinin peygamberliklerinin devam ettiğini, birisini konuşmakta, diğerinin de susmakta olduğunu, konuşanın  Muhammed (a.s.), susanın da  Ali (r.a.) olduğunu iddia ediyorlar. Bunlar Ebu'l-Hitab'a ibadet edercesine bağlıdırlar. Ebu'l-Hitab, Mansûrîlerin lideri Ebu Mansur el-Aclî'nin yanına giderken Kûfe'de İsa b. Musa tarafından öldürülmüştür. Bunlar fikirlerine muvafakat edenleri yalandan överler.

Şiilerin bir bölümü de Deziiyye'dir.(Deziiyye, Deziy b. Yunus el-Hâik taraftarlarıdır. Deziy, Ca'fer es-Sâdık zamanında yaşamıştır. Bu adam taraftarlarıyle beraber Cafer es-Sadık'ın evi etrafında durmadan dolaşmasına rağmen İslama olan düşmanlıklarından dolayı Ca'fer es-Sadık ve taraftarlarını lanetliyordu. Deziy' vahyi iddia ederdi. Arıya vahiy caiz ise, bize haydi haydi caizdir derdi. Bu adam öldürüldüğünde Ca'fer es-Sadık (r.a.) “Allah (c.c.)'a hamdolsun, İslâmı değiştirmek isteyen bu kişilere ölümden daha hayırlı bir şey yoktur. Bunlar kıyamete kadar dost edinemezler” demiştir.)

Beziiyyeler (Hâşâ!)

Ca'fer b. Muhammed'in Allah olduğunu ve her mü'mine vahiy gelebileceğini iddia ediyorlar.

Ebu Hasan el-Eş'arî, bazı Şiîlerin Selman el-Fârisî'nin uluhiyetini iddia ettiklerini söylemektedir. Bazı sapık sûfîler de hoşlarına giden bir şey gördüklerinde “Olabilir ki Allah buna hulul etmiştir” diyorlar. Daha ileri giderek mabuduna erişen bir sûfîden dinî vecibelerin düşebileceğini de söylüyorlar.

Ebu Hasan el-Eş'arî sapık Şiîlerin bir başka bölümü de rûh'ul Kudüs'ün Allah olduğunu sonra peygambere, akabinde Ali'ye (r.a.) O'nun akabinde de Hasan'a (r.a.) bu şekilde “el-Muntazar”a gelinceye kadar peyder pey şahıslara hulul ettiğini iddia ediyorlar. Bunlara göre oniki imam ilâh mesabesindedir. Çünkü Rûhu'l-Kudüs  Ali (r.a.)'nin (Hâşâ!) Allah olduğunu iddia eden diğer bir Şiî fırkası peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)e küfrediyorlar. İddialarına göre Ali (r.a.),emirlerini tebliğ etmek isterken Rasûlullah'ı memur olarak göndermiştir. Fakat O peygamberliğin kendisine ait olduğunu iddia etmiştir.

Başka bir sapık şiî fırkası da Allah (c.c.)'ın beş kişiye hulul ettiğini, bu beş kişinin de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Ali, Hasan, Hüseyin ve Fâtıma olduğunu söylüyorlar. Bu fırkanın beş düşmanı vardır. Onlar da:

 Ebubekir (r.a.), Ömer, Osman, Muaviye ve Amr b. el-As'tır.

Başka bir sapık şiî fırkası Sebeiyyedir. Abdullah b. Sebe'e bağlıdırlar. Ali (r.a.)'nin ölmediğini iddia ederler.  Ali (r.a.)'nin dünyaya dönüp yeri adaletle dolduracağını söylerler.

Bir başka sapık şiî kolu da Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın Allah tarafından dünya işleri ile görevlendirildiğini, O da dünyayı yaratıp idare ettiğini iddia ediyorlar. Bunların bir başka fikri de imamların gerektiğinde şeratı hükümsüz kılabileceklerini ve meleklerin onlara vahiy getirdiklerini söylüyorlar.

Bazı şîler de bulut geçtiğinde Ali'nin (r.a.) bu bulutta olduğunu söylerler.

El-Eş'arî, Nusayrîylerin ve İsmailîlerin bile söyliyemedikleri şeyleri dahi söyleyen daha bir çok şiî fırkaları zikretmiştir. (Bu her iki ekol de davalarını gizlice yürüterek Muhammed b. Nusary en-Numeyrî yolunu takib ediyorlar. Bu da Hasan el-Askerî zamanında yaşamıştır. İsmaililerin ilk kurucusu Ebu'l Hattab b. Ebi Zeynebtir. Kendisi Ca'fer-i Sâdık'ın arkadaşlarından idi.)

Nusayrîlerin kötü sözlerinden biri aşağıdaki şiirdir.

Ali (r.a.)'den başka ilâh olmadığına şehadet ederim.

Onun örtüsü sâdik'ul-emîn Muhammed'dir.

Ona varmanın tek yolu Selmân'ın yoludur.

Nusayri'ler “Ramazan” otuz adamın ismi olduğunu iddia ediyorlar. Maalesef bütün musibetlerin başlangıcı râfizîliktir.

Ey Râfizî!

Senin naklettiklerinin hiç birisi ehl-i Sünnetten fakih, muhaddis ve müfessirlerine aid değildir. Ehl-i Sünetten Allah (c.c.)'ın cisim olduğunu söyleyen olmamıştır. Allah (c.c.)'ın dünyada değil ancak ahirette görülebileceği üzerine ittifak etmişlerdir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sahih hadiste şöyle buyurur:

“Biliniz ki, sizden hiç biriniz ölmedikçe Allah'ı göremiyecektir.” (Müslim Fiten: 95, Tirmizi Fiten: 56)

Râfizîye şunu da hatırlatmak istiyoruz. Bir kimse veya bir guruptan herhangi birşey nakledecekse, o sözü kim söylemişse adını söylesin yoksa yalan olur.

Daha önce bahis konusu olan “Haşviyye” ye gelince, bunlarla kim kastedildiği kesin değildir. Ama daha önce belirtildiği gibi Haşviyye'den hadis ehlini kastediyorsan -ki öyle diyen râfizîler vardır- şunu iyi bil ki onların akidesi hadisin özüdür. Allah (c.c.)'a hamd olsun ki senin iddia ettiğin gibi söyleyen yoktur.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol