Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.10.16---3.10.17

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.10.16

 

Ey Râfizî!

“Âli'nin sözleri her mahlûkun sözünden üstündür.” şeklindeki ifaden laneti hakketmiş bir sözdür.

Bunda Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı bir sû-i edep vardır.

Bu sözün, İbn-i Sebîn'in “Bu kelam (Kur'an) bir yönüyle insan kelâmına benzer.” şeklindeki sözüne benziyor.

İbn-i Sebîn, bu sözüyle Allah (c.c.)'ın kelamını insanların telaffuz ettiği kelama benzetiyor ki, bu söz müslüman sözü olamaz.

Ali'nin (r.a.) sözlerinde bulunan doğru mânâlar, diğer halifelerin sözlerinde de mevcuttur. Fakat “Nehcül Belâğa” sahibi bir çoklarının sözlerini alarak Ali'ye (r.a.) mal etmiştir. Halbuki bu sözlerden ancak bazıları Ali'ye (r.a.) aittir. Bir kısım sözler de, Ali'nin (r.a.) onları dile getirmesi mümkün olmasına rağmen onun sözleri olmayıp, başkalarına aittir.

Câhız'ın “El-Beyan vet Tebyîn” adlı eserinde Ali'ye (r.a.) ait olmayan birçok sözler vardır. “Nehcü'l Belâğa”nın sahibi ise onları alır ve Ali'nin (r.a.) olduğunu iddia eder. Eğer bu eserdeki hutbeler Ali'nin (r.a.) olsaydı, daha eser meydana gelmeden önce, hem de senedlerle Ali (r.a.)'den rivayet edilip gelecekti. Rivayet ilmi hakkında biraz bilgisi olan, “Nehcül' Belâğa”daki bu hutbelerin ekserisi, eserin tasnifinden önce ortada olmadıklarını bildiğine göre, mezkûr hutbelerin Ali'ye (r.a.) isnadının yalan olduğu ortaya çıkmış oldu. Yalan değilse hutbeleri nakleden musannif, onları hangi kitaptan aldığını, kimler tarafından nakledildiklerini ve senedlerini beyan etmesi gerekir. Aksi halde mücerred iddiaları dile getirmekten hiç kimsenin âciz olamadığı muhakkaktır.

Hadis ve isnad ilmini anlayan, onların sahih ve mevzu olanlarını birbirinden ayırabilen kimse, Ali (r.a.) adına bu gibi nakilleri yapanların; nakil ilminden uzak olup, doğrusunu yalanından ayıramayacak kadar câhil olduklarını gayet güzel bir şekilde bilmiş oldu.



بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.10.17

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ali: Beni kaybetmeden sorunuz. Semânın yollarını bana sorunuz. Muhakkak ben, o yolları yeryüzünün yollarından daha iyi biliyorum.” buyurmuştur.

Ey Râfizî!

Ali'nin (r.a.), Medine'de onun gibi âlim olan yüce ashab arasında bu sözü söylemesi mümkün değildir. Aksine Ali (r.a.), Irak'a gittiğinde ve dinin bir çok yönlerini bilmeyen kimseler arasında bulunduğu sırada bu sözü söylemiştir. Çünkü Ali (r.a.) orada imam idi. Dolayısıyla maiyetinde bulunanlara dinlerini öğretmesi onun hakkında vaciptir.

Eğer “Ben, semanın yollarını, yeryüzünün yollarından daha iyi biliyorum” demişse, bunun mânâsı Allah (c.c.)'ın rızasına kavuşmayı temin eden emirleri, ibadetleri, cennet ye meleklerle ilgili konuları, yeryüzünde bildiklerimden daha iyi biliyorum, demektir.

Ali (r.a.), hiçbir zaman bu sözüyle kendisinin bedeniyle semâlara çıktığını kasdetmiyor. Müslüman böyle bir mânâyı kasdederek bu sözü söylemez. Bu söz, Ali'ye (r.a.) isnad edilen bir uydurma söze benziyor. İsnadı da belli değildir. Aşırı giden şiîler bu sözü delil olarak ileri sürüyor ve Ali'nin (r.a.) Nübüvvetini iddia ederek sapıtıyorlar.

Avamdan ve câhil zâhidlerden bir çokları da bazı mürşidler hakkında buna benzer yanlış itikadda bulunuyorlar.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol