Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.4.8---3.4.9

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.4.8

 

Râfizi şöyle diyor:

“Osman şer'î hükümleri tatbik etmemiş, Ali'nin kölesi Hürmüzanı öldüren Ubeydullah b. Ömeri kısasen öldürmemiştir.”

Ey Râfizî!

Bu iddia yalandır. Çünkü Hürmüzan Ali'nin (r.a.) kölesi değildir. Müslümanlar tarafından esir edilmiş olan Hürmüzan, Ömer (r.a.) tarafından azâd edilmiş ve müslüman olmuş birisidir. Onun azâd edildiği yerde Hürmüzan'ı görmüşler ve Ömer'in (r.a.) şehid edilmesinde yardımı olmuş diye Ubeydullah b. Ömer'e söylemeleri üzerine, Ömer'in (r.a.) oğlu olan Ubeydullah, Hürmüzan'ı öldürmüştür. Ömer (r.a.) son dakikalarını yaşarken İbn-i Abbas'a:

“Sen ve baban bu İranlıların Medine'de çoğaltılmasına taraftardınız” demiş. İbn-i Abbas da:

“İstersen hepsini öldürelim!” cevabını vermiştir. Bunun üzerine Ömer (r.a.):

“Hayır onlar sizin dilinizle konuştuktan, sizin kıblenize dönerek namaz kıldıktan sonra bu yapılamaz!” demiştir. Ömer'in (r.a.) şehid edilmesinden ve Osman (r.a.)'a da biat edildikten sonra Osman (r.a.), Ubeydullah b. Ömer'in kısasen öldürülüp öldürülmemesi hususunda istişare etti. Bir kısım ashab öldürülmemesini isteyerek şöyle dediler:

Dün pederi şehid edildi. Bugün de kendisi öldürülürse fitne çıkacaktır. Hürmüzan'ın masum olduğu hususunda şüphe etmişlerdir. Hürmüzan'ın masumiyeti takdir edilmiş olsa da Ubeydullah, Hürmüzan'ı ölümden kurtaracak bir şüphe bulamadığı için onun öldürülmesini helâl görmüştür. Bu hadise Usame b. Zeyd'in savaşta kelime-i Tevhid getiren bir kişiyi öldürmesine benzer. Hatta bundan dolayı da Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Onu ta'zir etmiştir. (Usame korkusundan şehadet getirdiğine inandığı için o kişiyi öldürmüştü.) Bütün bunlardan başka Üsame'nin öldürüldüğü kişi ile Hürmüzan'ın kan veya diyetlerini isteyecek velileri olmadığı için, onların velisi hükmünde olan Emirülmü'minin'in dilerse katili öldürme dilerse affedip diyeti terketme yetkisi vardır. İşte bu yetkisinden dolayı Osman (r.a.), Ubeydullahı affetmiş, diyeti de Ömer'in (r.a.) oğullarına bırakmıştır.

Aslında hayret edilecek durum, Ömer'in (r.a.) şehid edilmesin. de yardımı olduğu hususunda şüpheli görürken Hürmüzan'ın kanı için kıyametlerin kopması ve Emirulmü'minin Osman'ın (r.a.) kanı için ses çıkartılmamasıdır.

Halbuki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:

“Şu üç fitneye bulaşmayan kurtulmuştur.

- Benim katlime,

- Haksız olarak ve zülmen bir halifenin öldürülmesine ve

- Deccal'ın fitnesine.”

Bu hadisi Ahmed b. Hanbel Müsnedinde rivayet etmiştir.

Velid'in durumuna gelince; aslında Buhari ve Müslim'de rivayet edildiği gibi Velid Osman'ın (r.a.) emri ile Ali (r.a.) tarafından hadd edilmiştir.

Râfizî'nin: “Ben var olduğum müddetçe Allah (c.c.)'ın hadd (cezalarının tatbiki) leri iptal edilemez” diye Ali'ye (r.a.) izafeten naklettiği söz yalandır.

Hem de siz, Osman (r.a.) devrinde hadlerin tatbik edilmediğini ve Ali (r.a.) susmuşsa takiyyeden ve korkudan sustuğunu iddia ediyorsunuz. Hatta daha ileri giderek Ali'nin (r.a.) kendi hilafetinde de takiyyenin gereği olarak hadleri tatbik etmediğini ve doğru sözü terkettiğini söylüyorsunuz. Ali (r.a.), bu sözü Osman'ın (r.a.) huzurunda söylemişse bu söz Osman (r.a.) ve maiyetindekilerinin haddleri tatbik ettiklerini ifade etmek içindir. Eğer Ali (r.a.), onlardan korksaydı bu sözü huzurlarında söyleyemezdi.



بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.4.9

 

Râfizî şöyle diyor:

“Osman, Cuma ezanına ikinci bir ezan ilave ederek bid'at ihdas etmiştir.”

Ey Râfizî!

Ali (r.a.) buna muvafakat etmiş ve kendi hilafetinde de devam ettirmiştir. Bid'at olsaydı, Ali (r.a.) için bu bid'atı kaldırmak, Osman'ın (r.a.) vali olarak tayin ettiği Muaviye ve başkalarını azletmekten ve onlarla dövüşmekten çok kolaydı. Ali (r.a.) böyle bir harekette bulunmuş olsaydı bunu herkes bilir ve naklederdi. Şayet buna karşı; herkes bunun kaldırılmasını istemiyordu, denilirse bundan herkesin bu âdetten hoşlandığı ve bu âdeti icad ettiğinden dolayı Osman'dan (r.a.) hoşnut olduğu, bunu sevdiği ve beğendiği, hatta Ali (r.a.) ile birlikte harb eden ve ilk müslümanlardan olan Ammar, Sehl b. Huneyf ve diğerlerinin de bundan memnun oldukları anlaşılır. İhtilâf vâkî olmuşsa bu bir ictihâdî meseledir. Bid'at olduğundan maksad, bunun daha evvel yapılmadığını beyan ise, kıble ehli ile silahlı çatışma da bid'attır. Çünkü Ali (r.a.)'den evvel hiç bir devlet başkanının kıble ehli ile savaştığı görülmemiştir.

Hem siz ey Râfizîler!

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hiç izin vermediği bir bid'atı ezanın bizzat kendisine ilave etmişsiniz. O da “Hayyealel hayril amel”dir. Bu bid'atı icad ederken de İbn-i Ömer'in bunu tatbik ettiğini iddia ediyorsunuz, İbn-i Ömer'in bazan bunu söylediği mümkün olabilir. Fakat bazılarının ezanı ve ikamet arasında “Hayye alel hayrilamal, hayyealel felah (En güzel işe geliniz, kurtuluşa geliniz) dediği vuku bulmuşsa da bu nidalara âmirlerin nidası denir ki, âlimlerin büyük bir çoğunluğu bunu kerih görmüşlerdir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol