Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.10.34

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.10.34

 

Râfizî şöyle diyor:

“Üstünlükler ya manevî, ya bedenî veya haricîdir. Emirü'l-Mü'mini ise hepsini elde etmiştir. Zühd, ilim ve hikmet elde etmiştir ki bunlar manevîdir. İbadet, şecaat ve zekâtı bir arada yaşamıştır ki bu da bedenîdir. Haricî üstünlüğe gelince Ali, hiç kimsenin kendisine yetişemediği soya nail olmuştur. O, âlemlerin efendisi olan Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kızıyla evlenmiştir. Evlendiği kız bütün hanımların efendiyesidir. Ahtab Harzem, kendi isnadıyla rivayet ettiğine göre Câbir (r.a.) şöyle diyor:

Ali, Fâtıma ile evlendiğinde Allah (c.c.), yedi gök üstünden Fâtıma ile olan evliliklerini akdetmiştir. Fâtıma'yı Ali'ye isteyen de Cibril idi. Şâhidler; Mikaîl, İsrafil ile beraber yetmişbin melek idi. Allah (c.c.) kendisinde ne kadar mücevherat varsa onları saçmak için tuba ağacına vahyetti. Tuba ağacı mücevheratını saçtı, huriler de onları topladılar.”

 

Ey Râfizî!

İman ve Takva dışındaki meziyetlerle Allah indinde bir üstünlük meydana gelmez.

 Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Mütenebbih olunuz ki, arabın arap olmayana, takvadan başka hiçbir üstünlüğü yoktur.” buyurmuşlardır. Yine Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Yâ Rasulullah! İnsanların Allah indinde en çok kerem ve ihsana nail olanı kimdir? diye sorulmuştu. O da:

(Hayır işlemek cihetiyle) insanların en çok müttakî olanıdır.” buyurdu. Soru soranlar:

Ya Rasulullah! Size amel cihetiyle kerem sahibi olanı sormuyoruz, dediler. Bunun üzerine Rasulullah:

“Öyle ise (şeref cihetiyle de) Yusuf Allah'ın peygamberidir. Yusuf, Nebiyullah'ın oğludur. O da Nebiyullah'ın oğludur. O da Halîlullah'ın oğludur”, buyurdu. Sual soranlar:

Yâ Rasulallah! Biz size bunu da sormadık, dediler. Bu defa Rasulullah:

“Anlaşılan siz (mensubiyetleriyle iftihar ettiğiniz) Arab şeceresinin usûlünden (asıl soylarından) soruyorsunuz! İyi biliniz ki arabların câhiliyet zamanında hayırlı olanları ilim üzerine hareket ederlerse, İslam devrinde de en hayırlıdırlar!” buyurmuştur.

(Câhiliyet devrinde farklılık, neseble, ecdadın şerefine izafetle idi. İslâm nazarında ise insanlar arasında fark, fazilet ve ilm-ü hikmet cihetiyle olduğuna işaret etmiştir.)”

Görülüyor ki İbrahim (a.s.) Allah indinde Yusuf (a.s.)'dan daha üstündür. O halde babaları arasındaki fark elbette ki büyüktür. Buna rağmen insanoğlu orasında nesebçe Yusuf (a.s.)'dan üstün olanı yoktur. Birisinin babası Peygamber, diğerinin babası kâfir olan iki kişinin mevcudiyetini farzedersek, bu iki kişi de takva ve amel yönünden eşit olurlarsa bunların cennetteki makamları eşit olur. Fakat dünyada icra edilen, hükümler açısından durum farklıdır. İmamette, zevciyyette, şeref ve zekatı alıp verme konularında olduğu gibi. Tabiî ki soyluların iyi olması alelade insanların iyi olmalarından daha faydalıdır.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Gerçekten Allah, Ademi, Nuh'u, İbrahim hanedanını ve İmran âilesini âlemler üzerine seçkin kıldı.” (Al-i İmran: 3/33),

“Celâlim hakkı için, Nuh'u ve İbrahim'i (bir peygamber) gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların nesillerine verdik. Öyle iken hilaveti, içlerinden bazısı kabul etmiştir, çokları da fâsıklardır.” (Hadîd: 57/26)

“Allah şöyle buyurdu: Ey Nuh! O, senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir amel sahibidir (kâfirdir). O halde bilmediğin bir şeyi benden isteme. Seni, cahillerden olmaktan menederim” (Hud: 11/46)

Halbuki sen, kişi ister kötü ister iyi olsun onun kurtuluşunu alevî olmakta görüyorsun.

Bunu bırak artık!

İşte kendilerine gazap edilen yahudiler de peygamberlerin soyundan olmalarına rağmen bir fayda görmemişlerdir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Ey insanlar! Rabbinizden sakının ona ibadet edin ve bir günün azabından korkun ki, baba çocuğundan bir şey ödeyemez. Çocuk ta babasından bir şey ödeyecek değildir.” (Lokman: 31/33)

Biz eğer “Araplar acemlerden üstündür” diyorsak, araplardaki iyilik, takva ve güzel huyların diğerlerine nisbeten daha çok olmasındandır. Yoksa mücerred bir ırkçılıktan değildir. Çünkü Ebu Davûd ve başkalarının da rivayet ettiklerine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:

“Arabın arap olmayana, beyazın zenciye, zencinin beyaza olan üstünlüğü ancak takva iledir. İnsanlar Âdem'den, Âdem ise topraktandır.” (Müslim Zühd:

Başka bir hadiste de şöyle buyururlar:

“Muhakkak Allah, câhiliyye devrindeki kibrinizi ve ecdad ile olan övünmenizi sizden gidermiştir. İnsanlar iki çeşittir; Muttaki olan mü'min ve şakiy olan günahkârdır.”

Biz Ali'nin (r.a.) kemalde en yüksek dereceye sahip olduğu konusunu tartışmıyoruz. Tartışmamız Onun kendisinden önceki üç halifeden üstünlüğü ve imamete daha lâyık olup olmadığı konusu ile ilgilidir.

Oysa Râfizî'nin delillerde Ali'nin (r.a.) onlardan daha üstün ve imamete daha lâyık olduğuna dair hiçbir ispatı yoktur. Bu konuda âlimler iki görüştedirler.

Birinci görüşte olanlar şöyle derler:

Bir kısım şahısların Allah indinde diğerlerinden üstün olduğunu bilmemiz ancak nasslarla mümkündür. Çünkü Allah indinde tercihe sebep olan kalblerdeki hakikatler haber-i sâdıkla anlaşılabilir.

İkinci görüşte olanlar da şöyle derler:

Bir kısım insanların Allah indinde diğer bir kısım insanlardan üstün oluşu aklî delillerle bilinir.

Ehl-i Sünnet ise, her iki görüşe göre de olsa, hakka teslim olunduktan sonra ilk üç halifenin Ali (r.a.)'den daha mükemmel oldukları açıkça anlaşılmaktadır, demektedirler. Kaldı ki, tevkîfî yol olan icmâ' ve nass ile bu durum bedihîdir (açıktır), diyorlar. Şöyle ki:

Sizden başka bütün ümmet Ebubekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) üstünlükleri üzerinde icmâ' etmişlerdir. Tevkîfî yolla ilgili olan nassları da daha önce zikretmiştik. Sahihaynde rivayet edildiği gibi İbn-i Ömer (r.a.), şöyle buyuruyor:

“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) henüz hayatta iken, Rasulullahtan sonra bu ümmetin en üstünü Ebubekir  (r.a.), sonra Ömerdir, derdik.”

Bir başka ifade de, bu sözümüzü Rasulullah işittiği halde Onu kabul etmemezlik yapmazdı, denilmektedir.

Osman (r.a.)'a gelince, âlimlerin bir kısmı, Onun Kur'an bilgisi yönünden Ali (r.a.)'den, Ali (r.a.) de sünnet bilgisi yönünden Osman (r.a.)'dan daha üstün olduğunu söylemişlerdir. Cihad yönünden de Osman (r.a.) mâlen; Ali (r.a.)de bedenen üstün idiler. Osman (r.a.) hilâfete karşı zâhid iken, Ali (r.a.) de mala karşı zâhid idi. Osman'ın (r.a.) hal ve gidişi Ali'nin (r.a.)kinden daha tercihe şayandır. Çünkü Osman (r.a.), Ali (r.a.)'den yirmi küsur yaş daha büyüktü. Ashab-ı Kiram Onu Ali'ye (r.a.) tercih etme hususunda icma etmişlerdir. Dolayısıyla Osman'ın (r.a.) Ali (r.a.)'den daha üstün olduğu ortaya çıkmış oldu.

Râfizîler, Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem)olan yakınlığından dolayı Ali'nin (r.a.) daha üstün olduğunu söyleyecek olurlarsa; biz de, Hamza'nın (r.a.) İslama ilk girenlerin en yaşlısı ve Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem)en yakın olanıdır, deriz. Nitekim Onun şehidlerin efendisi olduğuna dair rivayet vardır. Dolayısıyla en üstün olması gerekir.

Râfizîler Osman (r.a.) hakkında:

O yaptığını yaptı. Akrabalarını çeşitli mevkilere getirdi. Onlara bol bol mükâfaatlandırdı diyecek olurlarsa, Biz de şöyle deriz:

Osman'ın (r.a.) bu konulardaki içtihadı ümmetin maslahatına daha yakın idi. Çünkü malı sarfetmenin tehlikesi kan akıtmak tehlikesinden daha hafiftir. Bundan dolayıdır ki Onun hilafeti zamanında, İslâm memleketleri sakin; cihad ve fütuhat bakımından ileri, gelir açısından da zengin idi. Fakat hiçbir zaman ondan önceki iki halifenin zamanındaki duruma yetişmemiştir. Osman (r.a.)'a isyan edenler de Onu küfürle itham etmişlerdir ki, her iki fırkada da hayır yoktur.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol