Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.3.39

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.3.39

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ehl-i sünnet Ali'ye (r.a.) inad olarak Halid b. Velid'e “Seyfullah” (Allah (c.c.)'ın kılıcı) lakabını verdiler. Halbuki Emirulmü'minin bu lakabı almaya ondan daha layıktır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Emirulmü'minin hakkında şöyle buyurmuş:

“Ali, Allah'ın kılıcı ve Allah'ın okudur.” (Buhari, Cenaiz: 4, Cihad: 7, 183 Menakıb: 25, Fedail: 25,44 Nesai, Cenaiz: 27)

Ali (r.a.) de mimbere çıkarak:

Ben, Allah (c.c.)'ın düşmanlarına karşı olan kılıcıyım, demiştir. Hâlid ise henüz Rasulullah'a düşman olmaya ve Onu tekzib etmeye devam ediyordu. Uhud muharebesinde müslümanların öldürülmelerine Hâlid sebep olmuştur. Hâlid İslama girince Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onu Cezimeoğulları üzerine gönderdi. Fakat Rasulullah'a hiyânet etmiş, emrine aykırı davranmış ve müslümanları öldürmüştür. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Allahım! Hâlid'in yaptığından uzağım, sana sığınıyorum” buyurmuşlardır.” (Buhari, Megazi: 58, Ahkam: 35, Nesai, Kudat: 16)

Ey Râfizî!

Ali'nin (r.a.) “Seyfullah” lakabı ile lakablandırıldığı doğru değildir. Güvenilir hiçbir kitapta da böyle birşey yoktur. Hâlid'in “Seyfullah” lakabı ile lakablandırılması ise yalnız Ona mahsus bir şey değildir. Buna rağmen Hâlid, Allah (c.c.)'ın müşrikler üzerinde çektiği kılıçlarından bir kılıçtır. Enes b. Mâlik'ten rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hutbe irad ederek, hutbesinde:

“İslâm sancağını Zeyd eline aldı, şimdi Zeyd şehid oldu. Sonra sancağı Ca'fer aldı. O da şehid düştü. Sonra Abullah İbn-i Revâha aldı. O da şehid oldu. Sonra sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç (Hâlid b. Velid) aldı. Nitekim fetih ona müyesser oldu” buyurmuşlardır.

Bu hadis de Hâlid'den (r.a.) başkasının “Seyfullah” olmasına manî olmadığını, aksine Allah (c.c.)'ın kılıçlarının müteaddit olduklarını tazammun eder.

Şüphesiz ki Hâlid, başkasından daha çok kâfir öldürmüştür. Mekke fethinden önce müslüman olmuş ve Medine'ye hicret etmiştir. Savaşlarda da oldukça başarılı olmuştur, İslâmı kabul ettikten sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), çoğu kez Onu komutan olarak tayin etmiştir. Yalnız Mu'te muharebesinde elinde dokuz kılıç kırılmıştır. Bu hakikat Buharî'nin rivayet ettiği bir hadisle sabittir. Şüphesiz ki, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hâlid b. Velid'i Cezime oğulları üzerine göndermiş, O da bir ictihad hatası olarak bazılarını öldürmüş, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)de bu hâdiseden haberdar olunca ellerini kaldırarak:

“Ya Rabbi! Halid'in yaptığından ben beriyim.” buyurmuş, fakat Onu öldürmediği gibi vazifesinden de azletmemiştir.

Şüphesiz ki, Ali (r.a.) de Allah (c.c.)'ın kılıçlarındandır. Bu konuda kim seninle münakaşa etmiştir? Muhakkak ki O Hâlid (r.a.) den efdaldir. İlimde olan yüce payesinden başka O, İslâm'a ilk girenlerden ve Rasulullah ile beraber birçok hâdiseleri müşâhade edenlerdendir. Ondan sonra “kılıç” yalnız savaştaki kahramanlığın simgesidir. Halbuki savaştaki kahramanlık, Ali'nin (r.a.) sayısız ve övgüye medar olan meziyetlerinden yalnız bir tanesidir.

Hâlid'e (r.a.)  “Allah'ın kılıçlarından bir kılıçtır” denilmeğinin sebebi savaş alanlarında göstermiş olduğu kahramanlıklarındandır. Bera b. Mâlik de bizzat ve mübâreze ile yüz kişi öldürmüş, bir cok kâfirin katline de iştirak etmiştir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebu Talha (r.a.) hakkında:

“Ebu Talha'nın ordudaki sesi, bir cemaat (ın orduda bulunmasından)dan daha iyidir.”

Zübeyr (r.a.) hakkında da:

“Her peygamberin ashabı içinde bir havarisi vardır. Benim havarim de Zübeyr'dir” buyurmuşlardır.

Râfizîler ise iddialarında çelişki halindedirler. Bir yandan, “Rasulullah'ın destekçisi yalnız Ali (r.a.)'dir. O, olmasıydı Rasulullah'ın dini ayakta durmazdı” derken; bir yandan da, Ali'yi (r.a.) acizlik ve takiyye ile nitelendiriyorlar.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke fethinden sonra Hâlid b. Velid'i Cezime oğulları'nı irşad etmeye göndermiş, fakat kan dökmekten menedildiği halde kan dökmüştür. Çünkü onlar “Eslemnâ = Müslüman olduk” yerine “Sabe'ne = Çıktık” demişlerdi. ( “Sabe'ne” kelimesinin mezkur kabiledeki asıl manası: “Birinden öbürüne geçmek”tir. Onlar bağlı bulundukları bâtıl dinden çıkıp islama girdiklerini kasdetmişlerdi. Fakat (r.a.) Hâlid, bu mânâya geldiğini bilmediği için onlara karşı savaşmıştır. )

Binâenaleyh Hâlid (r.a.) onların bu sözlerini reddederek, böyle bir sözün İslâm'a girmeyi ifade etmediğini söylemiş ve onlardan bir kısmını öldürmüştür. Halid'in (r.a.) bu hareketi şüphesiz ki ictihadî bir hatadır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)de hâdiseyi duyunca Ka'beye yönelerek :

“Yâ Rabbi! Halid'in bu hareketinden razı değilim” demiştir. (Buhari Diyet: 2, Müslim İman: 69,158,159, Ahmed: 5/200-207)

Ondan sonra Ali'yi (r.a.) Cezime oğullarına göndererek kanları dökülen insanların diyetlerini verdikten başka Cezime'nin öldürülen köpeklerinin bile diyetini vermiştir.

Bu hâdiseyi tahrif edip, Halid'in (r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) inad ederek hareket ettiğini ileri sürmek tamamen kasıtlı ve yalandır. Halid'in (r.a.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı inad etmesinden Onu tenzih ederiz. Aksine O içtihadında hata etmiş olsa da, Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı kesinlikle itaatkâr idi. Halid'in (r.a.) bu hareketi Üsame b. Zeyd'in hareketine benzer Şöyle ki:

Üsame bin Zeyd (r.a.), “Lâ ilahe illallah” diyen bir adamı öldürdüğü zaman Resûl-i Ekrem Ona:

“Usâme! Lâ ilahe illallah” dediği halde O adamı nasıl öldürebildin?” tarzında acı hitaplarla Usame'nin hareketinden ne derece müteessir okluğunu göstermiş, o hareketi beğenmediğini anlatmış, fakat Usame'yi cezalandırmamış, hatta onun herhangi bir keffârette bulunmasına bile lüzum görmemiştir.

Buna benzer bir başka hâdise de şöyledir:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Gatafân kabilesi üzerine mücâhidlerden bir seriyye göndermiş, mücâhidleri gören Gatafanlılar da kaçmışlar. Yalnız onlardan Mirdas isminde bir zat kaçmamış ve mü'min olduğunu söyleyerek mücâhidlere selam vermiştir. Fakat askerler -inanmamış olacaklar ki- Onu öldürmüş ve ganimetlerini alıp götürmüşlerdir. Bunun üzerine:

“Ey inananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz zaman, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: “Sen mü'min değilsin” demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır...” (Nisa: 4/94) mealindeki âyet-i kerime inmiştir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol