Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.6.8---3.6.9

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.6.8

 

Râfizî şöyle diyor:

“İmamın nass ile tayin edilmesi gerekir. Seçim ile imam ta'yininin bâtıl olduğunu daha önce açıklamıştık. Çünkü seçimi gerçekleştiren ümmetin bir bölümü, seçime iştirak etmeyen ümmetin diğer bir bölümünden üstün değildir. İmam nass ile ta'yin edilmediği taktirde münakaşa ve kargaşa çıkar. Ali'den başka hiçbir imam icmâ ile tayin edilmediğine göre Ali'nin gerçek imam olduğu ortaya çıkmış oldu.”

Ey Rafızî!

Senin bu iddian her iki halde de batıldır.

Birincisi, Selef ve haleften birçok zatlar Ebu Bekir'in (r.a.), az bir gurup da Hz. Abbas'ın imametinin nass ile sabit olduğunu söylemişlerdir, icma nerede kaldı?

İkincisi, Nass imamet için ya muteber kabul edilecek veya edilmeyecek. Muteber kabul edilecekse, Nass Ebubekir  (r.a.) hakkındadır, deriz. Muteber değilse zaten Ebubekir'in (r.a.) imameti ashab'ın icma'ı ile sabittir. Hepsini bir tarafa bırak! Bir kere siz icma'ı hüccet olarak kabul etmiyorsunuz. Size göre hüccet ma'sum imamın sözüdür. Dolayısıyla hüküm yine ma'sumiyetini iddia ettiğiniz zâtın bir nassı söyleyip söylemediğine kaldı. Ali'nin (r.a.) böyle bir nass'ı dile getirip getirmediği vâki olmadığı gibi ma'sumiyeti de söz konusu değildir. Sizin bu iddianız ancak kimin uydurduğu belli olmayan birinin Ali'ye (r.a.) izafeten, “Ben ma'sumum, imameti hususunda nass bulunan kişi benim” şeklinde söylediği sözden kaynaklanıyor.

Ey Râfizî!

“İmamın ma'sum olması ve hakkında nass bulunması gerekir” sözünle Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Benden sonra halife budur” demesinin şart olduğunu mu? Yoksa bu söz olmadan imametin tahakkuk etmiyeceğini mi kastediyorsun? Birincisini söylüyorsan, bu itibarla nass'ın vacip olduğunu kabul etmeyiz. Zeydîler de bu konuda Ehl-i sünnet vel Cemaat'la beraber olup bu nassı kabul etmemelerine rağmen onlar -ve biz- Ali'yi (r.a.) hiçbir şekilde itham etmemişlerdir.

“İmam nass ile tayin edilmediği takdirde münakaşa ve kargaşa çıkar.” şeklindeki iddiana gelince şöyle diyoruz:

İmamete layık olan kimsenin vasıflarıyla ilgili olarak rivayet edilen nasslar münakaşa ve münazarayı kesinlikle reddettiği için kasdedilen şey onlarla tahakkuk eder. Zaten Ebu Bekir (r.a.) bu vasıflara hâiz idi. Ensardan bir kaç kişi Ebu Bekir'in (r.a.) hilafetinde konuşmuşlarsa O'nun üstün olmadığını iddia etmemişlerdir. Ancak onlar üstün olan zata Ondan daha aşağı olanı takdim etmek istemişlerdir.

“Ashab nefsî arzularına uymuşlardır” diyecek olursan, nassların delâleti onların nefsi arzularından alıkoymuştur, deriz.

“Nefsi arzuları olduğu için nasslara muhalefet etmişlerdir” diyecek olursan, şunu iyi bil ki böyle bir halde de olsa onların gayesi hakkı bulmaktır, had etmek değildir.

Farzedelim ki, imam ma'sumdur. Ama valileri halktan olup ma'sum olmadıkları için yine rna'sum'a ihtiyaç duyulacaktır. Ondan sonra Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatta iken imamete tayin ettiği kimse, vefatından sonra imamete layık olduğunu gösteriyor. Kaldı ki biz her iki halde de ma'sumiyeti şart koşmuyoruz.

Ey Râfizîler!

Siz münakaşa ve kargaşa olmaması için nass'ın varlığını vacip kıldınız. Halbuki iş tam tersine oldu. Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.a.) hiçbir fitne ve fesad olmadan hilafete geçmişlerdir. Yalnız Osman'ın (r.a.) son zamanlarında bazı fesadlar çıkmıştır. Buna karşılık, ma'sumiyetini iddia ettiğiniz Ali (r.a.) zamanında ise fitneler şiddetlenmiştir. Böylece Onun zamanında sizin şart koştuğunuzun zıddı meydana gelmiştir. İlk üç halife zamanında münakaşa ve kargaşa değil, huzur ve sükûn meydana gelmiştir.

Ey Râfizî!

Nass fesadı giderir. Bu da bir kaç şekilde olur :

Birincisi:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) birinin velayetini -imamet- haber vermesi ve Onu medhetmesidir. “O'nu tayin ediniz” demese de, Ümmet, O zat imam olduğu takdirde durumun medhe medar olacağını ve kargaşalık çıkmayacağını gayet iyi bilir. Böyle bir haber de Ebu Bekir (r.a.) hakkında vârid olmuştur.

İkincisi:

İmameti istenen şahsın idaresinin faydalı ve uygun oluşu ile ilgili haberlerin vârid olması ile olur. Bunlar da Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'in zamanında vuku bulan ve Fars ile Rum (v.s.) beldelerinin fethiyle ilgili olan haberlerdir.

Üçüncüsü:

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatı esnasında yanına çağırdığı kişinin vefatından sonra kendisine halife olacağına delâlet eder. Bu da Ebu Bekir (r.a.)'dir. (Malum olduğu üzere Ebubekir'i kendi yerine cemaata imam olmasını emretmiştir.)

Dördüncüsü:

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem), hilafeti tavsiye etmek üzere yazı yazmak istemesi, sonra “Allah ve mü'minler Ebubekir'den (r.a.) başkasını istemez” buyurması, bu da haber verdiği gibi tahakkuk etmiştir.

Beşincisi:

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinden sonra halife olacak bir şahsa iktida etmeleri için emir vermesi.

Altıncısı:

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinden sonra Hulafâ-i Râşidin'in sünnetlerine ittiba edilmesi için emretmesi ve onların halifeliklerine muayyen bir müddet ta'yin etmesi. Bu müddetin tayini, O müddet içinde halife olanların hidayete davet edici râşid halifeler olduğunu bildirir.

Yedincisi:

Kendisinin tercih edilmesin gerektiren bazı şeylerle bir şahsı tahsis etmesi. Bu da Ebubekir'de (r.a.) mevcuttur.

Sekizincisi:

Nassı terketmek caiz değildir. Caiz ise Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) O'nu terketmesi evladır. Çünkü ondan sonra ma'sum yoktur. Rasulullah'tan sonra Nass'ın ma'sum kişiden gelmesi söz konusu olmadığı gibi, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) her sözüne ittiba etmenin vacip olduğu nass ile sabittir. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra bizzat O'na müracaat etmek mümkün olmadığına göre O'nun ma'sum birisini ta'yin etmesi mümkün değildir. Çünkü o kişi hata edebilir, Onun içindir ki, “Dînî hususlarda kendilerine müracaat etmek üzere muayyen ve ma'sum imamlara ihtiyaç vardır” diye iddia etmek Allah (c.c.)'ın peygamberleri göndermesinin lüzumsuzluğunu kabul etmek demektir.

Hülasa, yalnız Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ma'sum olduğu için O'nun sözleri hüccettir. Muayyen ma'sum kişilere ihtiyaç yoktur.

Dokuzuncusu:

Cüzî meseleler hakkında nassların bulunması mümkün değildir. Ama bütün küllî meseleler hakkında Rasulullah'tan nassların vârid olduğu sabittir. Rasulullah, muayyen birisini ta'yin ederek küllî meseleler hakkında hüküm verme hususunda o kişiye itaat edilmesini emretseydi bu olmazdı. Çünkü Rasulullah bizzat kendisi küllî meseleler hakkında hüküm getirmiştir. Ta'yin ettiği o kişiye cüzî meselelerde itaat edilmesini emretmeseydi, hele o cüzî meselelerin küllî meselelere uyup uymadığına bakılmadan mutlak itaati isteseydi bu da doğru olmazdı. Fakat tayin ettiği imamın cüzî meselelerdeki hükümleri küllî hükümlere uyduğu takdirde Ona itaat edilmesini emretmişse bu doğrudur. Her idareci de bu hükme tâbidir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) muayyen birisini ta'yin etseydi, ondan sonra gelecek kişiye itaat edilmemesi gerekirdi. Çünkü ikincisi hakkında nass yoktur. Eğer “Her imam kendisinden sonra geleni ta'yin etmekle bu iş tahakkuk eder” dersen, bunun mümkün olabilmesi için ikincisinin ma'sum olması gerekir. Halbuki Rasulullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra ma'sum kimse yoktur.

Şu halde râfizîlerin, kayıtsız şartsız olarak imama itaat edip onun sözlerini kitap ve sünnet ölçülerine vurmamak şeklindeki iddiaları tamamen bâtıldır.

Ama Allah (c.c.)'ın emrettiği gibi ihtilaf ettiğimiz konularda kitap ve sünnete müracaat edeceksek -ki edeceğiz- o zaman muayyen bir imamın nass ile ta'yin edilmesine ihtiyaç yoktur.

Evet, Allah dinimizi korumuştur ve kıyamete kadar da Onu koruyacaktır.

Bir beşer için Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) her bildiğini bilmesi veya Ona vahiy gelmesi mümkün değildir.

Şu halde Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelen vahyi ancak Rasulullah'tan (sahih rivayetlerle) öğrenmek mümkündür.

Başka yola -Ma'sum imama- ihtiyaç yoktur.


بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.6.9

 

Râfizî şöyle diyor:

“İmamın; vahiy kesildiği, Kur'an ve sünnet de ahkâmı tafsil etmedikleri için Şer'î ahkâmı ezbere bilmesi gerekir. Onun için Allah tarafından nassla ta'yin edilmiş ma'sum bir imamın bulunması şarttır ki, bazı hükümleri terketmesin, bilerek veya bilmeyerek ahkam'a ekleme ve eksiltmede bulunmasın. Ali'den başka hiç kimsenin bu vasıfta olmadığı icma' ile sabittir.”

Ey Râfizî!

“İmamın Şer'î ahkâmı ezberlemiş olması gerekir.” şeklindeki iddianızı kabul edemeyiz.

Aksine bütün ümmetin Şer'î ahkâmı bilmekle onu korumasının gerekli olduğunu kabul ediyoruz.

Bu da cemaatlarla olduğu gibi bazan da fertlerle tahakkuk eder. Ancak şer'î hükümlerin tevatür yoluyla nakledilmesi, bir tek kişinin onları nakletmesinden daha hayırlıdır.

Şiîlerin iddia ettiği gibi Ali'nin (r.a.) şerî ahkamı daha iyi bildiğini de kabul edemeyiz. Çünkü Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) Ondan âlim idiler. Böylece iddia ettiğin icma'da hükümsüz kalmış oldu.

Ey Râfizî!

Eğer “Ali (r.a.) masumdur, binâenaleyh Şer'i bir hükmün sıhhati ancak Onun rivayetiyle bilinir” diye iddia edersen, O'nun rivayeti olmadan yeryüzünde bulunan hiç kimseye karşı hüccet getirmek mümkün olmaz. Halbuki biz Ondan gelen birçok rivayetlerin sıhhatini bilmiyoruz ki, O'nun ma'sum olduğunu kabul edelim.

Ondan sonra Ali (r.a.)'den başkalarını ma'sum olmadıkları hakkında icma' olmadığı müddetçe O'nun ma'sum olduğunu kabul edemeyiz. İcmâ' sizce hüccet ise Ali'nin (r.a.) şer'î hükümleri ezberlediğini söylemek mümkün olabilir. Hüccet değilse masumiyetini asla kabul edemeyiz. (Şiîler icma'ı hüccet kabul etmediklerine göre Ali (r.a.) ma'sum değildir. Müt.)

Ey Râfizî!

Şimdi söyle bakalım. İmam'ın şer'î ahkâmı kendisinden tevatür yoluyla almak isteyenlere tebliğ etmesi mümkün müdür? Veya halen de bu ahkâmı ma'sumlar teker teker birbirlerinden mi naklediyorlar?

Mümkündür diyorsan, bu durum Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için daha kolaydır. O zaman imamın nakline de ihtiyaç kalmaz. Mümkün değildir, diyorsan, İslâm dininin ahkâmı Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) akrabaları tarafından ve biri diğerine tebliğ etmekle nakledilmesi gerekir. Böyle bir durum karşısında da peygamberliği zemmedenler “(Hâşâ!) Peygamberin akrabaları Ona dilediklerini isnad ediyorlar. O bir saltanat kurdu, akrabaları da Onu devam ettiriyor. Bu saltanatı devam ettirmeleri için onlara çeşitli imtiyazlar vermiştir” deme cür'etini göstereceklerdir.

Ey Râfizî!

“Dinin korunması ve ahkâmının nakli için ma'sumiyete şiddetle ihtiyaç vardır” diyorsan, acaba neden dinin ahkâmını koruyan ve Onları tebliğ eden ashabın cümlesine birden ma'sumiyet caiz olmasın?

Dini ahkâmı tebliğ ettikleri ve korudukları nisbette ma'sumiyet neden muhtelif cemaatların hakkı olmasın?

Mesela Kur'an-ı Kerim'i ezberleme ve tebliğ etmede, muhaddisler sahih hadisleri ezberleme ve tebliğ etmede, fakihler hükümleri anlamada ve istidlalda masum olmaları gerekir. Haddizatında doğru olan ve vâki olan da budur. Allah (c.c), bu zatlar vasıtasıyla bazı fertlerin tek başlarına biri diğerine yaptığı nakillere ihtiyaç bırakmamıştır. Farzedelîm ki, Şer'î ahkâmın tebliiğ bir ma'sumun diğer ma'suma tebliğ etmesiyle mümkündür. Dörtyüzaltmış seneden beri hiç kimse de muntazar'dan bir tek mesele almadığına göre, bu müddet zarfında Kur'ân ve sünneti kimden öğrendiniz? (Dörtyüzaltmış Şeyhülislam İbn-u Teymiyye'nin zamanına göredir. )

Eğer şu okuduğunuz Kur'ân-ı Kerim sizce Allah (c.c)'tan nazil olanın aynısı olmadığı caiz ise, beklediğiniz o ma'sum imamınızdan da ma'lûmat almadığınız halde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve amcasının oğlu (Ali (r.a.)) hakkındaki bilgiyi nereden öğrendiniz. “Bu bilgi arkası kesilmeden bize ulaştı diyecek olursanız, size şöyle deriz:

İmamlarınızdan ardı kesilmeden gelen nakiller şer'î ahkâmın korunmasını temin ediyorsa acaba topyekûn ümmetin Rasulullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) alıp naklettiği haberler neden aynı şeyi temin etmesin? Üstelik iddia ettiğiniz o fertlere de ihtiyaç kalmaz.



Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol