Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.7.32---3.7.33

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.32

 

Râfizî şöyle diyor:

“Yirmidokuzuncu delil şu âyettir:

“Gerçekten Allah ve melekleri, peygambere salât getirirler. Ey iman edenler! Siz de Ona salât getirin ve gönülden teslim olun.” (Ahzab: 33/56)

Buhari'de rivayet edildiğine göre, Ka'b b. Ucre şöyle diyor:

Ashab tarafından:

Ya Rasulallah! (sallallahu aleyhi ve sellem) Sana selam vermeyi biliyoruz. Fakat nasıl salât edeceğiz? diye soruldu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu mealdeki salâtı ta'lim buyurdu:

“Allah'ım! Muhammed ile Muhammed'in Âline rahmetini dileriz...”

Şüphesiz ki Ali, Muhammed âlinin (akraba) en üstünüdür. Şu halde imamete müstahak olan O'dur.”

 

Ey Râfizî!

Yukardaki nakil doğrudur. Yani Ali (r.a.) Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in âlindendir. Ve salat'a mazhar olanlardandır. Fakat bu durum yalnız Ona mahsus değildir. Bütün Hâşimoğulları bu duaya dahildir. Abbas (r.a.) ve oğlu, Haris b. Abdülmuttalib, Osman'ın (r.a.) zevceleri ve Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) iki kızı Rukiyye ve Ümmugülsüm, Fatıma ve Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün zevceleri, bütün bunlar Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem), âlinden (akraba) sayılırlar.

Sahihayn'de:

“Allah'ım! Muhammed'e, zevcelerine ve züriyyetine rahmet eyle.” şeklindeki dua da mevcuttur.

Akrabaya dua umumî olup yalnız Ali'ye (r.a.) mahsus bir şey değildir. Akîl b. Ebi Talib ve Ebu Sufyan b. Haris de buna dahildir. Tabii ki, bu zatların salat'a (duaya) dahil olmaları onların diğer ashabtan üstün olduklarını gerektirmez. Hele imamete lâyık olduklarını hiç gerektirmez. Ammar, Mikdad, Ebu Zerr v.s. Ehl-i Sünnet ve Şiilerin indinde üstün kabul edilmelerine rağmen bu duanın kapsamına girmemektedirler.

Aişe (r.a.) ve Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer zevceleri bu duanın kapsamına girerler, ama, kadına imamet caiz değildir. Ehl-i Sünnet ve Şiilere göre de bütün insanlardan üstün değildir. Binaenaleyh salat'ın (duanın) kapsamına girmesi Ali (r.a.) ve başkalarına mahsus bir özelliktir. Bu duanın şümulüne giren herkes üstün kabul edilecek diye bir şey de yoktur.


بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.33

 

Râfizî şöyle diyor:

“Yalnız Ali'nin imamete lâyık olduğuna dair delillerin otuzuncusu şu âyet-i kerimedir:

(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiş, birbirlerine kavuşuyorlar. (Fakat) birbirlerine karışmağa engel (Allah tarafından) bir perde var. O halde (ey cinler ve insanlar), Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edersiniz? O (tuzlu) denizlerden inci ile mercan çıkar.” (Rahman: 55/19 -22)

Sa'lebî, Ebu Nu'aym'ın tarıkıyla İbn-i Abbas'ın şöyle dediğini tefsirinde rivayet ediyor:

“İki deniz, Ali ve Fâtıma'dır. Aralarındaki perde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dır. Denizlerden çıkan inci ve mercan Hasan ve Hüseyin'dir.” Bu üstünlük ashabtan hiçkimseye nasib olmamıştır. Binaenaleyh imam Ali'dir.”

 

Ey Râfizî!

Bu bir hezeyandır. Kur'an'ın tefsiri olamaz. İbn-i Abbas, asla böyle birşey dememiştir. Olsa olsa mulhidlerin uydurmasıdır. Bazı sünnî câhiller de sizin gibi bazı âyetleri yanlış tefsir ederek şöyle derler:

“es-Sâbirin” Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), “es-Sâdıkîn” Ebubekir  (r.a.), “el-Kânitîn”, Ömer, “el-Müstağfirîn bil eshar” Ali, “Muhammed Allah'ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar...” Ebubekir  (r.a.), “Kâfirlere karşı katı” Ömer, “Aralarında merhametli” Osman, “Onları rüku' ve secde eder halde görürsün” Ali, “Vet-Tîni ve'z-Zeytun” Ebubekir  (r.a.) ve Ömer, “Tûr-i Sînîn” Osman, “Ve Hâzel Beledil emîn” Ali, “And olsun asra ki, gerçekten insan ziyandadır. Ancak iman edenler...” Ebubekir  (r.a.), “Ve Salih amel işleyenler” Ömer, “Ve hakkı birbirine tavsiye edenler” Ali'dir.

Râfizîler ayrıca, “Biz her şeyi imamı Mübîn'de yazıp saymışızdır” âyetinden Ali (r.a.), “Lanetlenmiş ağaç” ayetinden de Ümeyye oğulları'nın kastedildiğini iddia etmektedirler.

İbn-i Abbas'ın yukarıdaki iddiaları söylemediğini reddedilmeyecek bir şekilde kabul ettiğimizi daha evvel de söylemiştik. Rahman sûresi de müslümanların icmâı' ile Mekkî'dir. Ali (r.a.) ise Fâtıma ile Medine'de evlenmiştir. Sonra Ali ve Fâtıma'yı denizle, Hasan ve Hüseyin'i inci ve mercanla isimlendirip, nikâha da “Salıvermek” mânâsını vermek arap lügatinin hiçbir surette tahammül etmediği zoraki bir açıklamadır.

Allah (c.c.), bir başka yerde “İki denizi salıverdi” âyetini şöyle zikrediyor:

“O Allah'dır ki, iki denizi salıverdi: Şu tatlı, susuzluğu giderir; bu tuzlu ve acıdır. Aralarında kudretinden bir engel ve birbirlerine karışmayı önleyici bir perde koymuştur” (Furkan: 25/53)

Sence tuzlu ve acı hangisidir? Ali (r.a.) mi, Fâtıma (r.a.) mıdır?



Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol