Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.3.14

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.3.14

 

Râfizî:

“Bu ma'sum imamlar..., sözüyle oniki imamı kasdediyorum” diyorsa, Ona şöyle deriz:

Ali b. Hüseyin, Ebu Ca'fer ve emsallerinin rivayet ettikleri hadisler, başkalarının rivayet ettiği hadisler gibi kabul edilmiştir. Eğer müslümanlar Mâlik, Şafiî ve Ahmed'in yanında buldukları hadisleri Musa b. Ca'fer, Ali b. Musa ve Muhammed b. Ali'nin yanında olan hadislerden daha çok görmeselerdi bunları bırakıp Mâlik, Şafiî ve Ahmed'e yönelmezlerdi. Aksi halde ilim ve takva ehlinin bu tavırlarında ne gibi maksatları olabilir?

Halbuki Musa b. Ca'fer ile Mâlik b. Enes muasır ve hemşehridirler. Üstelik müslümanlar hadisleri öğrenmeye oldukça azimkar idiler. Kaldı ki, bizzat Hâşim oğulları, hadis ilmini amcazadeleri olan Musa b. Ca'fer'den ziyade Mâlik b. Enes'ten alıyorlardı.

İmam-ı Şafiî de Mâlik'ten sonra gelmiştir. Bazı meselelerde Mâlike muhalefet ederek onları reddettiği için Mâlikin talebeleriyle arasında münakaşalar vuku bulmuştur. Şafiî de, Mâlike nisbeten Haşim oğullarına neseb bakımından daha yakındır. O, hadisi talep etme hususunda amcazedelerinden ve başkalarından daha düşkün idi. Şafiî, amcazadelerinin yanında bulunan hadisleri Mâlik'in yanında bulunan hadislerden fazla görseydi mutlaka hızla onlara koşardı. Şafiî'nin, hadisleri en çok Mâlik ve Süfyan b. Uveyne'den aldığını itiraf etmesi, kitaplarının bu iki zat ve başkalarının rivayet ettikleri hadislerle dolu olması, Musa b. Ca'fer ve emsalinden rivayet edilen hadislerden hiçbir şeyin kitaplarında bulunmaması, O'nun Mâlik'ten aldığı hadislerin diğerlerinden (Musa b. Ca'fer v.s.) aldığı hadislerden daha fazla olduklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Ahmed b. Hanbel (r.a.) de, Rasulullah'a, hadislerine, fillerine, O'na ittiba edenlere ve Hâşim oğullarına olan kemâl-i muhabbetiyle; ona ittiba etmeyenlere de adavetiyle tanınan bir zattır.

Ahmed b. Hanbel (r.a.); Hâşim oğulları, Ali, Hasan ve Hüseyin'in faziletleri hakkında kitap te'lif etmiştir. Bununla birlikte Ahmed'in eserleri Mâlik, Sevrî, Evzâî, Leys b. Sa'd, Vekî' b. Cerrah, Yahya b. Saîd, Hüseym b. Beşir Abdurrahman b. Mehdî ve emsallerinin rivayetleriyle dolu olmasına rağmen Musa b. Ca'fer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali ve emsallerinden bir şey yoktur. Ahmed, bu zatlar yanında istediği kadar hadis bulsaydı başkalarından ziyade mutlaka onlara (Musa b. Ca'fer Ali b. Musa, Muhammed b. Ali) daha çok rağbet gösterecekti.

Herhangi birisi:

“Oniki imamda bulunan ilim, ehl-i sünnetin imamlarında yoktu. Lakin onlar ilimlerini gizliyorlardı.” diye iddia ederse, gizlenen bir ilmin insanlara olan faydası nedir? deriz. Çünkü anlatılmayan ilim, kendisinden infak edilmeyen bir hazineye benzer. Müslümanlar kendilerine ilmî açıklamalarda bulunmayana nasıl uyabilirler? Gizli ilim de ma'dum imama benzer. Her ikisinde de ne bir maslahat ve ne de bir lütuf vardır. Râfizîler:

“Bu ma'sum imamlar, ilimlerini ehl-i sünnetin imamlarına değil de çok yakınlarına veriyorlardı” diyecek olurlarsa, onlara şöyle cevap verilir:

Evvela, bu onlara yapılan bir iftiradır. Saniyen, Ca'fer b. Muhammed eşsiz bir âlim olmasına rağmen. Mâlik, İbn-i Uyeyne, Şu'be, Sevrî, İbn-i Cüreyc, Yahya b. Saîd ve emsalleri meşhur alimlerden ilim tahsil etmiştir. Dolayısıyla oniki imamdan sayılan Ca'fer b. Muhammed, kendisinden önceki imamlardan değil de adı geçen ehl-i sünnet âlimlerinden nasıl ilim tahsil etmiş olabilir?

Kim oniki imamın ehl-i sünnet alimlerine karşı ilimlerini gizlediklerini ve onu ancak taraftarları olan özel kişilere tevdi ettiklerini ileriye sürerse onlar hakkında sû-i zanda bulunmuş olur.

Ehl-i sünnet âlimleri, Allah ve Rasulüne olan muhabbet ve itaatta, İslâm dinini koruma, tebliğ ve ona uyanı sevmede, düşmanlık edene karşı düşmanlıkta; şiî liderlerinden çok ileridirler.

Her iki gurubu iyice tanıyanlar bu durumu gayet iyi bilirler. Sünnî ve Şiî âlimlerin bulundukları zamanları nazar-i dikkate alarak bu durumu düşününüz!

Meselâ kendisine reddiyye yazdığımız râfizî İbnü'l Mutahhar, İmamîlere göre zamanındakilerinin en üstünüdür. Hatta bazıları, şarkta ve garpta ve her çeşit ilimde ondan üstün hiçbir âlimin bulunmadığını iddia ediyorlar. Buna rağmen onun sözleri; Rasulullah'ın söz, fiil ve takrirleri hakkında insanların en câhili olduğuna delâlet eder. Öyle şeyler rivayet ediyor ki yalan oldukları açıkça ortadadır.

Eğer rivayet ettiklerini yalan olduklarını bilerek naklediyorsa, bu hususta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurdukları sabittir:

“Kim bilerek bana yalan isnad ederse o, yalancılardandır.” (İbn Mace Mukaddime: 1)

Eğer bu işi bilmeyerek yapıyorsa o kişinin Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in halleri hakkında câhil olduğuna delâlet eder.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol