Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.7.42---3.7.43

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.42

 

Râfizî şöyle diyor:

“Otuzdokuzuncu delil şu âyet-i kerimedir:

“Hatırla ki, Rabbin, Âdem oğullarının sulblerinden zürriyetlerini çıkardı da onları nefislerine karşı şâhid tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye buyurduğu vakit onlar da: “Evet, Rabbimizsin, şâhid olduk, demişlerdi...” (A'raf: 7/172)

El-Firdevs kitabında beyan edildiğine göre Huzeyfe şöyle diyor:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İnsanlar, Ali'nin ne zaman “Emirülmü'minin” diye isimlendirildiğini bilselerdi Onun faziletini inkar etmezlerdi. Henüz Adem Ruh'dan cesede dönüşmeden önce Emirülmü'minin diye isimlendirilmişti. Allah (c.c):

“Hatırla ki, Rabbin, Adem oğullarının sulblerinden zürriyetlerini çıkardı da onları nefislerine karşı şâhid tutarak:

Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Evet Rabbimizsin, şâhid olduk demişlerdi...”

Melekler de:

Evet dediler. O zaman Allah (c.c.) şöyle buyurdu:

“Ben sizin Rabbinizim, Muhammed peygamberinizdir, Ali de Emîrinizdir!” İşte bütün bunlar Ali'nin imametine delâlet ederler.”

 

Ey Râfizî!

Yukarda hadis diye rivayet ettiğin, hadis âlimlerinin ittifakı ile yalandır.

Kur'an-ı Kerim'deki:

“Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Onlar da evet Rabbimizsin, dediler” âyeti de Tevhid sözleşmesidir.

Bu âyette Peygamber veya Emirden bahsedilmemiştir. Sonra sözleşme bütün ümmete karşı yapılmıştır. Dediğin gibi olursa Ali (r.a.), Nuh (a.s.) dan Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e kadar gelip geçmiş bütün peygamberlere Emîr olması gerekir. Bu mümkün müdür? Böyle bir şey iddia etmek deliliktir. Bu peygamberler daha Ali (r.a.) yaratılmadan önce vefat etmişlerdi. Nasıl onlara Emîr olabiiir?

Ama ne gariptir ki, bu eşek râfizî yahudilerin akıllılarından daha eşektir ki, Allah (c.c.), O yahudiler hakkında şöyle buyuruyor:

“Kendilerine Tevrat'la amel teklif edildikten sonra, onunla amel etmiyenlerin hali, cildlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer...” (Cuma: 62/5)

Avam tabakası: “Râfizî yahudilerin eşeğidir.” sözlerinde mazur görülmelidirler. Akıllı olan kimse şer'an ve aklen onlardan daha berbat olduğunu bilir.

Râfizînin yukardaki iddiaları İbn-i Arabi et-Tâî'nin:

“Peygamberler, velilerin sonuncusu ve onların lambası olan zâttan ilimlerini alırlar” şeklindeki sözüne benzer. Bu gibi kimseler velilikte aşırı gitmeleri, râfizîlerin imamette aşırı gitmelerine benzer. Daha sonra râfizî yukardaki delillerinin bu konuda açık olduklarını iddia ediyor. Bu kuru iddia bir kimsenin yanında hüccet olarak kabul edilmesi mümkün müdür?

Allah (c.c), her ikimizin dediklerini çok iyi bilir.


بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.43

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ali'nin imametine delâlet eden kırkıncı delil -ve râfizînin âyetten getirdiği son delil- şu âyet-i kerimedir:

“Yok eğer Peygamberin aleyhinde birbirinizle yardımlaşırsanız, bilmiş olunuz ki, Allah O'nun yardımcısıdır, Cibril de, mü'minlerin sâlih olanı da...” (Tahrim: 66/4)

Bütün müfessirler “Sâlihul Mü'minin = Mü'minlerin sâlih olanı” olan zatın Ali olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Ebu Nu'aym, Umeys kızı Esmâ'nın:

“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in:

“Allah, Onun yardımcısıdır, Cibrîl de, mü'minlerin salih olanı da..” ayetini okuyarak mü'minlerin sâlih olanının, Ali olduğunu, söylediğini işittim.” dediğini nakletmiştir.

Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ali'yi bu şekilde tahsis etmesi, Onun üstünlüğüne delâlet eder. Dolayısıyla imam Ali'dir. Bu mânâda daha birçok âyetler vardır.”

 

Ey Râfizî!

İddia ettiğin icma' iftiradır. Aksine tefsir kitapları senin iddianı bozmaktadırlar. Mücahid ve bazı müfessirler:

“Sâlihül Mü'minin” inden kasıt Ebubekir ve Ömer (r.a.) olduğunu söylemiştir. Mücâhid'in bu sözünü İbn-i Cüreyc ve daha başkaları nakletmişlerdir. Bazıları, peygamberlerdir demişlerdir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in, Ali'yi (r.a.) tahsis etmesi sabit olmadığı gibi, zikredilen hadis de kesinlikle yalandır.

Aslında “Salihü'l-Mü'minin” lafzı umumî bir lafız olup, mü'minlerden sâlih olan herkesi kapsar. Sahihayn'de bulunan aşağıdaki hadis de buna delalet eder. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:

“Filan adamın yakınları benim dostlarım değildir. Benim dostum ancak Allah ve Sâlihü'l-Mü'minin'dir” (Buhari Edeb: 43)

Ondan sonra Allah (c.c); âyette mü'minlerden sâlih olanı Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dostu yapmıştır. Kendisinin (Allah (c.c.) Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mevlâsı olduğunu haber verdiği gibi.

Fakat, mü'minlerden sâlih olanının Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mevlâsı olması, Onun üstünde âmir olduğu mânâsına gelmez. Aksine Onu seven mânâsına gelir. Bilinen bir gerçektir ki, bütün iyi mü'minler kesinlikle Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dostudurlar. Ona dost olmayan iyi mü'minlerden değildir. Kaldı ki, sâlih olmasa da mü'minler Rasulullahı severler.

“Bu mânâda âyetler çoktur” sözüne gelince, aslında bu âyetin mânâsı terkedilenin, zikredilenin cinsinden olduğudur. (Yani âyetten kasıt yalnız Ali (r.a.) değil, sâlih olan bütün ashab ve mü'minlerdir.) Senin iddiaların ise tamamen yalandır. Çünkü yalanın kapısı kapanmaz. Ama Allah (c.c.) Hakkı bâtıla galip getirecek ve bâtılı eritip yok edecektir. Bu iddialarınızdan dolayı size yazıklar olsun!

Karun b. Zekeriyya el-Muttariz'in hikayesi ise meşhurdur. Karun diyor ki:

Abbad b. Ya'kub el-Esdî er-Râvecnî er-Râfizî'nin yanına girdim. Abbad'ın bidatlari olmasına rağmen hadiste doğru idi. (Ehl-i sünnetin insaflı oldukları, muhaliflerinin faziletlerini itiraf etmekle sabittir. Râvecnî, Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevenlere buğz edip, bâtıl itikadlara sahip olmasına rağmen ehl-i Sünnet âlimleri onun hakkını vermişlerdir. )

Ravecnî:

“Denizi kim kazdı?” dedi. Ben de:

“Allah”, dedim.

“Doğru söyledin, fakat onu kim kazdı? Siz söyleyiniz” dedim.

“Ali onu kazdı, fakat Onu kim akıttı?”

“Bunun cevabını da siz veriniz” dedim.

“Hüseyin onu akıttı” dedi.

Abbad er-Râvecnî kör idi. Ben de orada bir kılıç görmüştüm. Bunun kime ait olduğunu sordum. Râvecnî:

“Mehdi ile beraber savaşmak için onu hazırladım” dedi.

Ondan öğrenmek istediklerimi öğrendikten sonra dışarıya çıktım ve tekrar yanına geldiğimde, bana:

“Denizi kim kazdı?” dedi.

“Muaviye kazdı ve Amr b. As onu akıttı” dedim. Sonra dışarıya koştum ve:

Allah düşmanı olan şu fâsıkı gelin öldürün, diye bağırmaya başladım.

Zehebî, bu hikayenin doğru olup İbn-i Muzaffer, Kasımdan rivayet etmiştir, diyor. Muhammed b. Cerir: Abbad b. Ya'kub'un; Her namazında Muhammedin soyunun düşmanlarından kaçınmayan kimsenin onlarla beraber haşrolunacağını, söylediğini işittim, diyor.



Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol