Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.2.2

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.2.2

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ehl-i Sünnet: Allah (c.c.) kâfirde iman edecek kudreti yaratmamıştır, diyorlar.”

Ey Râfizî!

Evet bu sözü ehl-i sünnetten “Kudret fiille beraber tahakkuk eder. Bir şeyi yapmayan kimse ona kadir değildir. Fakat onu yapmaktan da âciz değildir.” diyenlerin sözüdür. Tabiî ki, bu söz ehl-i sünnetin cumhuruna ait değildir.

Aksine ehl-i sünnetin cumhuru; kulun yaptığı fiiliyle beraber tahakkuk eden kudretinden başka, emir ve nehyin tahakkuku için sebep olan bir kudretin daha bulunduğunu kabul ediyorlar. Bu kudret de, fiilin tahakkuku esnasında mevcut olan kudretten önce gelir.

Allah (c.c.) şöyle buyurur:

“... oraya yol bulabilen insanlara, Allah için Ka'beyi haccetmesi gereklidir.” (Âl-i İmran: 3/97)

Görülüyor ki, Allah (c.c.) Haca gücü yetene farz kılmıştır. Eğer haccedenden başka hiç kimsenin gücü olmasaydı, hac yalnız onu ifa edenlere farz olurdu. O zaman gücü yettiği halde haccetmiyenler cezalandırılmazdı.

Bir başka âyette Allah (c.c.) şöyle buyurur:

“Gücünüz yettiği kadar, Allah'tan korkun” (Teğâbun: 64/16)

Allah (c.c.) bu ayet ile de gücün yettiği kadar takvayı farz kılmıştır. Eğer Allah (c.c.)'tan korkmayan kimsenin, korkmak için gücü olmadığı kabul edilseydi, takva (Allah (c.c.)'tan korkmak, emirlerini yerine getirip ve yasaklarından kaçınmak.) Yalnız Allah' tan korkanlar için farz olacaktı.

Ehl-i Sünnet; Allah (c.c.)'ın kendisine itaat eden kuluna, kâfire vermediği ve yalnız mü'min kuluna has kıldığı dini bir nimet verdiğinde ittifak etmişlerdir. Bu nimetle beraber Allah, Mü'min kuluna da itaat etmesi için yardım etmektedir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“...ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı, yoldan çıkmayı ve baş kaldırmayı size iğrenç göstermiştir.” (Hucurât: 49/7)

Kaderiyyecilere göre bu sevdirme ve tezyin bütün insanlara mahsustur. Halbuki âyet-i kerime onun yalnız mü'minlere has bir nimet olduğunu gerekli kılıyor.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Allah kimi doğru yola koymak isterse Onun kalbini İslâmiyet'e açar..” (En' am: 125),

“Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?” (En'am: 122),

 ”...sizi imana eriştirmekle Allah sizi minnet altında bırakır.” (Hucurat: 17)

Bütün bunlardan başka Allah (c.c.):

(Allahım!) Bizi doğru yola eriştir” (Fatiha: 1/5) dememizi emretmiştir. Halbuki dua istikbalde (gelecekte) olacak şeyler için yapılır. Fakat buradaki hidayet kalbî hidayettir. Yani imana muvaffakiyettir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“... Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır...” (Nur: 24/21),

“Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık...” (Enbiya: 21/73),

“Onları, ateşe çağıran önderler kıldık...” (Kasas: 28/41).

Buna benzer âyetler cidden çoktur. İstitâat (yapabilme) ile ilgili olarak da bir çok âyetler vardır. Bazıları şunlardır:

“Sizden, hür mü'min kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen kimse, ellerinizdeki mü'min cariyelerinden alsın.” (Nîsa: 24/5),

“Gücümüz yetseydi sizinle beraber çıkardık diye Allah'a yemin edeceklerdir.” (Tevbe: 9/42)

“... Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur.” (Mücadele: 4).

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) da, İmran b. Husayn'e şöyle diyor:

“Ayakta durarak namaz kıl. Gücün yetmezse oturarak, (buna da) gücün yetmezse yan yatarak (namaz kıl)

Görülüyor ki, Şâri' beraberinde fiil olmayan istitâatı (yapabilme gücü) nefyetmiştir. Şeriatta şart koşulan istitâat da, akılla bilinen istitâattan daha fazla hususîlik arzeder ki, Şâri kullarına kolaylık yapmak ister ve kolaylığı onlara diler.

Hasta, iyileşmesinin gecikmesi ile birlikte ayağa kalkabilir. Fakat böyle birisi ayağa kalktığı takdirde zarar göreceği için şer'an ayağa kalkmaya gücü yetmez, hükmündedir. Zira Şâri' mücerred imkanla beraber zararın defini de istemesine rağmen, âciz olan birisine emirde bulunması mümkün müdür?

Lâkin fiilin meydana gelmesine kadar bu istitâatın varlığı kesin olmasına rağmen, o fiilin mevcudiyeti için kâfi değildir. İstitâatin var olması fiilin mevcudiyetine delalet etseydi, fiili terkeden onu yapmış kimse gibi kabul edilmesi gerekirdi. Onun için bu istitâatla beraber olacak, o fiilin meydana gelmesi için ona yardım edecek bir başka şeyin bulunması şarttır. O da fiilin tahakkuku için iradedir.

Çünkü fiil ancak irade ve kudret ile tahakkuk edebilir. Fiille beraber gerçekleşen istitaat'a bir şey yapmayı kesin olarak azmettiren irade de girer. Ama emirlerde şartlı olan istitâat böyle değildir. Oradaki istitâatta irade şart koşulmaz. Çünkü Allah (c.c.) bir fiili onu yapmak istemeyene emrediyor. Fakat hiçbir zaman kula gücünün yetmiyeceği bir fiili teklif etmez. - Efendinin kölesine gücünün yettiğini emretmesi ve gücünün üstündekini teklif etmemesi gibi-

Bir şeyi kesin olarak yapmak isteyen irade ile tam kuvvetin (istitâat) bir araya gelmesi fiilin vücuda gelmesini gerektirir.

“Kudret ancak fiille beraber tahakkuk eder” diyenlere göre kâfir ve fâsıkların mâlâyutak (gücünün üstünde olan) ile teklif edildiklerini iddia ediyorlar. Böyle bir iddia da ehl-i sünnetin cumhuruna ait değildir.

Bilâkis Ehl-i Sünnetin cumhuru: Allah (c.c.), hac etsin veya etmesin hac etmeyi gücü yetene; tutsun veya tutmasın keffaret için iki ay oruç tutmayı onu tutabilene; etsin veya etmesin ibadeti âciz olana değil güçlü olana farz kılmıştır.

Mâlâyutak'a (gücün üstünde olan bir şey ile teklifte bulunmak) gelince, bu da ikiye ayrılır:

Birincisi, yapılması asla mümkün olmayandır. Böyle bir şeyle hiç kimse emredilmemiştir.

İkincisi, teklif edilen bir şeyin zıddı ile meşgul iken yapılması mümkün olmayan şeydir. İşte bu ikincisinde gücün üstünde teklif vardır. Hiçbir zaman efendi maiyetinde bulunan köre Kur'anı harekelendirmek için emir vermez. Ama oturana kalkması için emir verebilir. Bu iki misal arasındaki farkın bilinmesi elbette zarurîdir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol