Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.3.31

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.3.31

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ehl-i sünnet, Aişe'nin kardeşi Muhammed b. Ebî Bekir'e mü'minlerin dayısı dememelerine rağmen Muaviye'yi mü'minlerin dayısı diye tesmiye etmişlerdir.”

Ey Râfizî!

Muaviye (r.a.) için bu durumu ileriye sürenler güya sizi yenmek isteyen ehl-i sünnetten bazı câhillerdir. Haddi zâtında Muhammed b. Ebî Bekir ile Muaviye arasında bu hususta fark yoktur. Fakat biz mezkûr dayılık meselesini caiz görürsek bu kapı genişleyecek ve mü'minlerin dayı ve halaları çoğalacaktır. Hatta Ebubekir ve Ömer'e de mü'minlerin dedeleri denilecek ve mü'minlerin halalarıyla da evlenmek caiz olmayacaktır. Bunu da hiçbir beşer söyleyemez. Çünkü Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın zevceleri için neseble ilgili hükümler değil, hürmet ve isimlendirme (Mü'minlerin anneleri diye) hakkı sabit olmuştur. Nikâhlarının haram kılınması başkadır, nesebçe ilgili olan mahramiyet başkadır.

Ehl-i sünnetten bazılarının özellikle Muâviye'ye “Mü'minlerin dayısı” demelerinin sebebi, râfizîlerin Onu tel'în ve tekfiri mubah kıldıklarını gördükleri içindir. Neden Muaviye'den ve Muhammed b. Ebi Bekir'den efdal olan Abdullah b. Ömer'i zikretmedin?

Tabiî ki, Muhammed b. Ebî Bekir, Ali'nin (r.a.) zevcesinin oğlu idi. Çünkü Ali (r.a.), Ebu Bekir (r.a.) vefat ettikten sonra zevcesi olan Esma bint-i Umeys'i nikahlamıştı. Daha sonra  Osman (r.a.), Muhammed b. Ebî Bekir'i işlediği bir suçtan dolayı cezalandırınca Ona kin tutmuş, bu kin de Onu Osman'a (r.a.) karşı isyan etmesine kadar götürmüştür.

Muhammed b. Ebî Bekir, bilahare Ali (r.a.) tarafından Mısır'a vali olarak tayin edilmiş ise de Mısır'a gittiğinde bir gurup tarafından tepki ile karşılaşmış, kendisine karşı bir müddet muharebe edildikten sonra şehid edilerek yakılmıştır. Bu durum inşaallah Ona keffaret olur. Allah Ona rahmet eylesin!

Râfizîler, Muhammed b. Ebî Bekr'i medhederken aşırı gittikleri gibi, Osman'a (r.a.) isyan ederek fitne çıkaran âsîleri ve Ali (r.a.) ile beraber savaşanları da aynı şekilde mübalağa ederek medhediyorlar. Hatta Muhammed b. Ebî Bekr'i babası olan Ebubekir es-Sıddîk'tan (r.a.) üstün tutuyorlar.

Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dan sonra ümmetin en efdalini tel'în ederken, Rasulullah ile sohbeti bulunmayan ve Ebubekir'e (r.a.) nisbeten üstünlüğü olmayan oğlunu överek nesebleri yüceltme hususunda tenakuza düşüyorlar.

Eğer kişinin babasının küfrü veya fıskı kendisine zarar vermiyorsa -ki vermiyor- ne İbrahim (a.s.)'e ve ne de Ali'ye (r.a.) babalarının küfrü zarar vermemiştir. Yok zarar verdiğini iddia ediyorsanız babasından dolayı Muhammed b. Ebi Bekr'i, Onun da oğlu olan Kasım b. Muhammed ve torunu Abdurrahman b. Kasım'ı da zemmetmeleri gerekir. Bu da doğru değildir. Çünkü Kasım b. Muhammed, Mâlik ve Leys’in hocalarından ve fukahâ-i Seb'aden-dir. Abdurrahman b. Kasım da imam oğlu imamdır. Her ikisi de bütün müslümanların indinde iyi ve faziletli zatlar olmasına rağmen, râfizîler bunları öğmedikleri gibi onları dillerine bile almıyorlar. Çünkü onlar fitneye karışmışlardı.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol