Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.2.16

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.2.16

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ehl-i sünnetin iddiasına göre masiyetlere karşı cezaların tatbik edilmemesi gerekir. Çünkü zina ve hırsızlık Allah (c.c.)'ın müessir iradesiyle vuku bulmuştur. Buna göre devlet başkanının hırsızı muaheze etmesi caiz değildir. Onu muaheze ederse hırsızı Allah (c.c.)'ın iradesini gerçekleştirmesinden alıkoymuş olur. Halbuki bizden biri iradesinden alıkonursa üzülür. Binaenaleyh Allah (c.c.)'ın her iki mütenâkızı istemesi gerekir. Çünkü ma'siyet O'nun iradesiyle olduğu gibi, mâ'siyetten alıkoymak da O'nun iradesiyledir.”

Ey Râfizî!

Aslında bu konuyu daha önce açıklamıştık. Yine de açıklamaya devam ederek şöyle diyoruz:

Allah (c.c.)'ın takdir ettiği şeyler ancak vuku bulduktan sonra onların takdir edildiğini bilebiliriz. Vuku bulan bir şeyi de kimse reddedemez. Binaenaleyh vuku bulan ve cezayı gerektiren birşey vuku bulduğunda bir daha tekerrür etmemesi için sahibine ceza tatbik edilir. Allah (c.c.)'ın dilediği olur, dilemediği olmaz.

“Hırsızı Allah (c.c.)'ın iradesinden alıkoyuyor” şeklindeki sözün yalandır. Çünkü hırsızı hırsızlıktan alıkoyan henüz meydana gelmemiş olan bir şeyden alıkoyuyor. Meydana gelmemiş olanı da Allah istememiştir. Bunun içindir ki birisi, “Allah dilerse şu malı çalacağım” diye yemin eder ve o malı çalmazsa icma' ile yeminini, bozmuş sayılmaz. Çünkü Allah hırsızlık etmesini istememiştir. Lâkin kaderiyyecilere göre “İrade” mutlaka “Emir” mânâsındadır. Onlar, hırsızlık irade ile oluyorsa, onunla da emredilmiştir, diye iddia ediyorlar. Halbuki biz yakınen biliyoruz ki, Allah (c.c.) asla hırsızlığı emretmemiştir. Kim emretmiştir, derse kâfirdir.

Takdir edilmiş fakat reddi ve izalesi güzel kabul edilmiş şeyler vardır. Hastalık gibi. Hastalık Allah (c.c.)'ın yaratması olmasına rağmen, Onu tedavi ve başka yollarla izale etmek ve onu önlemek, yine Allah tarafından bizim için güzel kabul edilmiştir. Yangına sebep olacak ateşi söndürmek, yıkılmak üzere olan duvarı yapmak, soğuğu sıcakla, sıcağı gölgeyle önlemek de bunlardandır. Görülüyor ki bir istek ile bir başka istek önleniyor. Ve bunda hiçbir beis yoktur.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a:

Ya Rasûlullah! İlaçlarla, okumalarla tedavi görerek korkudan korunmaya çalışırsak bu yaptıklarımız Allah (c.c.)'ın takdirinden herhangi birşeyi reddeder mi? diye sormaları üzerine:

“Bu tedbirler de Allah'ın takdiridir” şeklinde cevab verdiler.

Allah (c.c.), şöyle buyuruyor:

“Her insan, için, önünden ve arkasından takip eden Melekler vardır; Onu Allah'ın emriyle korurlar...” (Ra'd: 13/11)

“(Allah) iki mütenakızı da istemesi gerekir.” şeklindeki iddian hükümsüzdür. Çünkü mütenakız olan iki şey birbirinin zıddıdır.

Zecir ise, yalnız vuku bulan ve irade edilenlere mahsus değildir. Aksine geçmişte yapılan kötülüğe ceza tatbik edilir ve gelecekte olması muhtemel olan kötülüklere de zecir ile manî olunur.

Cezalandırmayı gerektiren şey meydana gelmemişse yasaklanan şey meydana gelmemiş demektir.

Bu takdirde yasaklama mutlak cezalandırma mânâsına değil, teorik bir yasaklamadan ibarettir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol