Kur'an ve Sünnet
   
 
  2.3.25

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

2.3.25

 

Râfizînin:

“Ashab, Osman'ın öldürülmesi konusunda icmâ' ettiler.” şeklindeki sözü de tamamen, çirkin bir iftiradır. Müslümanların Cumhuru, Osman (r.a.)'ın katlini emretmedikleri gibi, Ona rıza da göstermemişlerdir. Müslümanların çoğu da Medine'de değildi. Aksine - Mağrib ile Horasan arasında - onlar çeşitli ülkelerde cihâd ediyorlardı. Osman'ın (r.a.) öldürülmesi olayına müslümanların seçkinlerinden hiçbirisi karışmamıştır. Aksine O yüce zatı yeryüzünün müfsidleri ve kötü güçlerin reisleri öldürmüşlerdir. Ali'(r.a.) den rivayet edildiğine göre O şöyle buyurmuştur:

“Allahım! Karada, denizde, sahilde, dağda Osman'ın katillerine lanet eyle!”

Medine'de vuku bulan kargaşalığı göz önüne alarak müslümanlar, (r.a.) Osman'a yardım etmemişler ve gevşeklik göstermişlerdir, deniliyorsa. Onlar bu durumun bu dereceye varacağını bilmedikleri için söz konusu tavrı takınmışlardır. Yine onlar işin Osman'ın (r.a.) öldürülmesine kadar gideceğini asla tahmin etmemişlerdir. Onlar Onun öldürülmesi hususunda asla bir araya gelmemişlerdir.

Ey Râfizîler! Eğer müslümanlar Osman'ın (r.a.) hilafetinde icmâ etmeselerdi, öldürülmesi hususunda ittifak ettikleri söz konusu olabilirdi. Yine de müslümanların Ebubekir'in (r.a.) biati üzerindeki icmâ'ları, Ali'nin (r.a.) biâtı ve Osman'ın (r.a.) katli üzerindeki ittifaklarından daha büyüktür. Nitekim Sa'd b. Ubâde'den başka hiç kimse Ebubekir'in bîatından ayrılmamıştır. Ki, Allah da Onu atfetmiştir. Daha önce de cennetle müjdelenen kişinin, ma'sumiyeti söz konusu olmadığı için günah işleyebileceğini açıklamıştık.

Ey Rafızî!

“Osman icmâ' ile öldürülmüştür” şeklindeki iddian, Nâsibî'nin:

“Hüseyin (r.a.) müslümanların icmâı ile öldürülmüştür. Çünkü hiç kimse Hüseyin ile çarpışıp Onu öldürenlere mani olmamıştır” şeklindeki iddiasına benzer.

Nitekim Nâsibî'nin bu yalanı, Osman'ın katli, icma ile olmuştur, diyen râfizînin yalanından daha büyük değildir. Hatta müslümanlar Osman'ın (r.a.) katlini Hüseyin'in (r.a.) katline nazaran daha büyük bir felâket telakki etmişlerdir. Ordular Osman'a (r.a.) yardım ettikleri kadar Hüseyin'e (r.a.) yardım etmemişlerdir. Osman'ın (r.a.) taraftarları. Onun düşmanlarından öç aldıkları kadar öç almamışlardır. Osman'ın (r.a.) öldürülmesiyle meydana gelen fitne ve fesad, Hüseyin'in (r.a.) öldürülmesiyle vuku bulan fitne ve fesattan daha büyük olmuştur.

Yine Osman'ın (r.a.) öldürülmesi Allah, Resulü ve mü'minlerin indinde, Hüseyin'in (r.a.) öldürülmesinden daha az çirkin olmamıştır. Çünkü Osman (r.a.),ensar ve muhacirinden ilk müslümanların ileri gelenlerinden idi. O, Ali, Talha ve Zübeyr'in tabakasından idi. O bütün müslümanların bîatında icma' ettikleri halife-i müslimîn idi. O ümmet arasında kılıç çekmemiş, velayeti için hiç kimseyi öldürmemiştir. Aksine O kılıcıyla müslümanların safında kâfirlere karşı savaşmıştır. Onun kılıcı -Ebubekir ve Ömer'in devrinde olduğu gibi- hilafeti zamanında kâfirlere karşı çekilmiş, kıble ehline karşı da kınına konulmuştur. Halife olmasına rağmen kendisini öldürmek isteyenlere karşı sabretmiş, nefsini müdâfaa kabilinden de olsa onlara karşı savaşmış ve nihayet şehid edilmiştir. Şüphesiz ki, O, uğradığı bu zulümden dolayı büyük ecirlere nail, katilleri de büyük günahlara duçar olmuşlardır.

Osman'ın (r.a.) halife olmasına rağmen nefsini müdafaa etmemesi, Hüseyin'in (r.a.) halinden efdaldir. Onun şehîd edilmesi de Hüseyin'in (r.a.) şehid edilmesinden daha çirkindir. Çünkü Hüseyin (r.a.) halife olmadığı halde, Ona talip çıkarak savaşmış nihayet şehit edilmiştir. Hasan (r.a.) ise işbaşına geçmek için savaşmadığı gibi, savaşı terketmekle müslümanların arasını islah etmiştir. Hatta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onu şu şekilde medhetmiştir:

“Bu benim oğlum, Seyyid'dir. Allah  bu benim oğlumla yek diğeriyle harbeden iki İslâm cemaatini barıştıracaktır.” (Buhârî, Sulh: 9, Fedail: 2, Menakıb: 25, Ebu Davud Sünnet: 12, Tirmizî Menakıb: 30)

Şehid edildikten sonra Osman'a (r.a.) Muaviye ve Şam ehli, Hüseyin'e (r.a.) de El-Muhtar b. Ebi Ubeyde es-Sakafî ve taraftarları sahip çıkmışlardır. Aklı başında olan kişi Muaviye'nin el-Muhtar'dan daha üstün olduğu hususunda asla şüphe etmez. Çünkü Muhtar Peygamberliğini iddia eden bir yalancıdır. Hatta Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

Sakîf kabilesinden iki adam çıkacaktır ki, biri yalancı, diğeri yıkıcıdır” buyurmuşlardır.

Yalancı olan El-Muhtar, yıkıcı olan da Haccac b. Yusuf'tur. Mezkûr Muhtâr'ın babası salih bir zat olan Ebu Ubeyde es-Sekâfî'dir ki, mecûsîlerle yapılan savaşta şehid düşmüştür. Kız kardeşi de sâliha bir hanım olan Safiyye binti Ebi Beyde olup, Abdullah b. Ömer'in hanımıdır. Muhtar ise kötü bir adam idi.

 

Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol