Kur'an ve Sünnet
   
 
  3.7.10---3.7.11

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.10

 

Râfizî şöyle diyor:

“İlk üç halifeyi sevmek vacip değildir.”

Ey Râfizî!

Senin bu hükmün de hiçbirşey ifade etmez.

Aksine Onları sevmek ve Onları halife olarak kabul etmek vaciptir.

Çünkü Allah (c.c.)'ın Onları sevdiği sabit olmuştur. Onları sevmek imanın kopmaz ipine sarılmaktır. Onlar Allah (c.c.)'ın en yüce dostlarındandır. Allah (c.c.)'ın Onlardan razı olduğu muhakkaktır.

Sahihayn'da rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:

“Mü'minler, birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı merhametli davranmada ve şefkat etmede bir tek vücut gibidir. O vücudun bir uzvu hastalandığı zaman diğer uzuvları humma ve uykusuzluğa tutulurlar.”  (Ebu Davud, Sünnet: 14, Tirmizi, Rada: 11)

Râfizî ise, Ali'yi (r.a.) (hâşâ!) tekfir eden haricîler ve ehli beyte düşmanlık eden Nâsibîlere karşı Ali'yi (r.a.) savunmaya bile muktedir değildir. Mesela, Haricîlerle Nâsibîler, Ali'nin (r.a.) veliyullah olduğunu nasıl bilirsin? diye Râfizîye soracak olurlarsa:

Râfizî “Müslümanlığının ve hasenatının mütevâtir oluşu ile biliyoruz” diyecektir. O zaman da Haricî ve Nâsibîler Ona:

“Ebubekir (r.a.) ve arkadaşları hakkında da aynı haberler tevatürle sabittir” deyeceklerdir. Râfizî, Ali'nin (r.a.) üstünlüğü Kur'anla sabittir derse, Kur'an'daki deliller bütün ashab hakkındadır. Sen ise ashabın ileri gelenlerini umumiyyet ifade eden bu delillerden dışına çıkarıyorsun. Halbuki birtek kişiyi bu delillerin dışına çıkarmak daha kolaydır, diye cevap verirler.

Râfizî Ali (r.a.)' nin veliyyullah olduğunu faziletine delalet eden hadislerle biliyoruz, derse, diğer halifelerin fazileti hakkında vârid olan hadisler daha çok ve daha sıhhatlidir, cevabını vereceklerdir. Fakat sen, Ali (r.a.)' nin faziletiyle ilgili hadisleri rivayet eden sahabileri zemmediyorsun. Eğer gerçekten zemmediyorsan Ali'nin (r.a.) faziletiyle ilgili olarak gelen nakiller geçersiz olur. Nakiller sıhhatli ise senin zemmedişlerin hükümsüz kalır. Râfizî müdafasına devam ederek:

“Ali'nin (r.a.) üstünlüğü ile ilgili olarak vârid olan haberler Ali'nin (r.a.) taraftarı olan ashab'ın kanalıyla gelmiştir” diyecek olursa, Ona şöyle deriz:

“Senin indinde çok azı müstesna bütün ashab zemmedilmişlerdir. Sen bir kaç kişinin ittifak ettiği sözleri kabul ettiğin halde nasıl binlerce zevatın nakillerini tekzib ediyorsun?”

Böyle bir yola tevessül eden iddiasını da ispatlayamaz. Biz ehl-i sünnet olarak Allah ve Rasulünün sevdiğini severiz. Ali'yi (r.a.) sevdiğimiz gibi.

Sahihayn' de rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e, insanlardan en çok kimleri seviyorsun diye sorulması üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Aişe’yi seviyorum,” Erkeklerden kimi denilince:

“Babasını” buyurdular. (Müslim Fedail: 33 Ahmed: 2/384)

Buhari'de rivayet edildiğine göre Ömer (r.a.), Sakife gününde Ebu Bekir (r.a.)'e şöyle dedi:

“Muhakkak sen efendimiz, hayırlımız ve Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem)en çok sevimli olanımızsın.”

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Ümmetimden birini kendime dost edinseydim, Ebubekir'i edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden meydana gelen kardeşlik ve muhabbet şahsi dostluktan efdaldir. Mescitte Ebubekir'in kapısından başka kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın.” (Buhari Menakıb: 45, Müslim Fedail: 2)

“Ali'ye (r.a.) muhalefet ehl-i beyti sevmeye münâfidir” sözüne gelince şöyle diyoruz:

Ehl-i beyti sevmek onlara itaat etmeyi vacip kılıyorsa Fâtıma'nın (r.a.) da imam olması gerekir.

Vacip kılmıyorsa, sevgi imameti gerektirmez.

İmamı sevmek vacip ise Fâtıma (r.a.) imam değildir.

Binaenaleyh senin iddiana göre ehl-i beyti sevmek vacip olmaz, hükmü ortaya çıkıyor.

Halbuki ehl-i sünnete göre ehl-i beyti sevmek vacip olmakla beraber onlara muhalefet etmenin sevgiyle hiçbir alâkası yoktur.



بســـم الله الرحمن الرحيم

 

3.7.11

 

Râfizî şöyle diyor:

“Ali'nin imametine delalet eden âyetlerden biri de şudur:

“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini Allah'a ibadet yolunda sarfeder.” (Bakara: 2/207)

Sa'lebî bu hususta tefsirinde şöyle diyor:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), hicret etmek isteyince Mekke'de kalıp borçlarını ödemek ve emanetleri sahiplerine vermek için Ali'ye (r.a.) yatağında yatmasını ve yeşil abasıyla örtünmesini emretti. O gece müşrikler Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) evini çember içine almışlardı. Ondan sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ali'ye (r.a.) şöyle dedi:

“Müşriklerden sana bir zarar gelmiyecektir.”

 Ali'de Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) dediğini yaptı. Allah (c.c.) Cibril ve Mikail'e vahyederek Onlara şöyle dedi:

“Ben ikinizi kardeş yaptım ve sizden birinizin ömrünü diğerinden uzun kıldım. Hanginiz arkadaşı için uzun ömrü tercih ediyor? Her ikisi de uzun hayatı kendisine isteyince Allah (c.c.) Onlara “Siz Ali gibi olamıyor musunuz? Onunla Muhammedi kardeş yaptım. Ali O'nun yatağında yattı ve dostunun yaşamasını arzulayarak nefsini feda etmek istedi.” dedikten sonra Cibril ve Mikail'e:

Yeryüzüne ininiz ve Ali'yi koruyunuz! emrini verdi. Onlar da indiler. Cibril Ali'nin (r.a.) baş tarafında, Mikail de ayaklarının ucunda durup Onu muhafaza ettiler. O esnada Cibril Ali'ye (r.a.) şöyle diyordu:

“Aferin! Senin gibi kimse var mıdır? Melekler sana gıbta ediyorlar.”

Ondan sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine'ye doğru giderken Allah (c.c.) şu âyeti Ali hakkında indirdi:

“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızâsını isteyerek nefsini Allah'a ibadet yolunda sarfeder.”

 İbn-i Abbas şöyle diyor:

Bu âyet, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mağaraya doğru giderken Ali hakkında nazil olmuştur. İşte bu öyle bir fazilettir ki, başkası için aynısı görülmediğinden Ali'nin üstünlüğüne delalet eder. Onun için imam Ali olması gerekir.”

 

Ey Râfizî!

Herşeyden evvel yaptığın nakillerin sıhhatine dair delil getirmeni istiyoruz. Bu nakli Sa'lebî'ye nisbet etmen hiçbir fayda sağlamaz.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), hicret ettiğinde Kureyş'in Ali'yi (r.a.) bulmalarında bir gayeleri yoktu. Onlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ebubekir'i (r.a.) bulmak istiyorlardı. Hatta Onları bulup yakalayan ve Onları getirenlere vermek üzere her birisi için ayrı ayrı mükafaatlar va'dettiler.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), müşrikler O'nun evde olduğunu zannetsinler ve kendisini aramasınlar diye Ali'yi (r.a.) yatağına yatırmıştır.

Sabah olup, Ali (r.a.) yataktan çıkınca, müşriklerin plânı boşa çıktı.

Ali'ye (r.a.) de işkence etmediler. Kendisinden Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) nerede olduğunu sormaları üzerine, Ali (r.a.):

“Nerede olduğunu bilmiyorum,” cevabını verdi.

Müşriklerin Ali (r.a.) hakkında bir gayeleri olsaydı, Ona işkence ederlerdi. Aslında Rasulullah'ı en çok koruyan şüphesiz ki Ebu Bekir (r.a.) olmuştur. O Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) korumak için bir önünden bir arkasından yürüyordu. Birçok ashab da savaşlarda canlarını Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) feda etmişlerdir. Onlardan bazıları Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kolları arasında öldürülmüş, bazıları da O'nun için sakat kalmışlardır. Talha (r.a.) gibi. Hadd-i zâtında Rasulullah için canların feda edilmesi her müslümana vaciptir. İbn-i İshak'in sîretinde beyan edildiği üzere, Cibril (a.s.) Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek:

“Bu gece yatağında yatma!” demiştir.

Yatsıdan sonra müşrikler Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) evini kuşattılar. Yatınca O'na hücum etmek için evi gözetlemeye başladılar. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) müşriklerin durumunu görünce Ali'ye (r.a.):

Yatağımda yat. Şu hırkamla da örtün. Muhakkak ki bunlardan sana zarar gelmiyecektir” buyurdu.

Muhammed b. Ka'b el-Kurazî şöyle diyor:

Ebu Cehl'in de aralarında bulunduğu müşrikler, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile ilgili konuyu görüşmek üzere toplandıklarında Ebu Cehil Onlara şöyle dedi:

“Muhammed, emrettiği hususlarda Ona uyduğunuz takdirde arap ve acemin reisleri olacağınızı, öldükten sonra diriltilip Ürdün cennetleri gibi cennetlere gireceğiniz; emirlere uymadığınız takdirde de sizi keseceğini, dirildikten sonra da sizi yakacak bir ateşe atılacağınızı iddia ediyor.”

İbn-i İshak, Sîretinde devamla şöyle diyor:

Ondan sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) evinden çıktı. Bir avuç toprak alarak:

“Evet bunları ben söylüyorum. Sen de (Ebu Cehil) cehennemde yanacak kişilerden birisin” dedi. (Toprağı üzerlerine saçınca) Allah gözlerinden görmeyi giderdi. Ve Rasulullah'ı görmez oldular. Toprağı kafasına saçmadığı kimse de kalmamıştı. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra dilediği tarafa gitti. O esnada birisi gelerek Onlara:

“Niçin buralarda bekliyorsunuz?” dedi. Muhammedi bekliyoruz dediler. Adam Onlara:

“Allah dileğinizi vermesin! Vallahi, Muhammed çıkıp gitti. Giderken de başına toprak saçmadığı hiç biriniz kalmadı” dedi. Başlarına baktılar ve gerçekten toprağı gördüler. Sonra eve bakmaya başladılar. (Ali (r.a.)) Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yatağında yatmış ve O'nun hırkasıyla örtünmüş olduğunu görünce:

“Vallahi işte Muhammed yatıyor üstünde de hırkası vardır” demeye başladılar.

Sabah oluncaya kadar bu şekilde beklediler. Ali (r.a.) yataktan kalkınca:

“Vallahi bizimle konuşan O adam doğru söylemişti” dediler.

Ondan sonra şu âyet-i kerime indi:

“Bir vakit, o kâfirler, seni bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke'den çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu hileyi kurarlarken Allah, hilelerini başlarına yıkıverdi. Allah hilekârlara ceza verenlerin en hayırlısıdır.” (Enfâl: 8/30)

 Bundan da anlaşılıyor ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ali'ye (r.a.) müşriklerden bir zarar gelmiyeceğine dâir va'di vardır. Ali (r.a.) de, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sâdık haberine karşı mutmain olmuştur.

Ey Râfizî!

Senin bütün iddiaların hezeyandan ibarettir.

Bilhassa Cibril ile Mikâîl'in muhaveresi, kardeşlikleri ve ömürleri ile ilgili iddiaların tam bir hezeyandır.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ali'nin (r.a.) kardeşlikleri ile ilgili haber de doğru değildir. Doğru olan, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ali'nin (r.a.) kardeşlikleri olup, hicretten sonra ve Medine'de vuku bulmuştur. Buna dair Tirmizî'de bir rivayet vardır.

“İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini Allah'a ibadet yolunda sarfeder” mealindeki ayet, Bakara suresinde olup, bu sûrenin de Medine'de nazil olduğu ittifak ile sabittir. Bazıları, Suheyb'in hicret etmek isterken müşriklerin onu yakalamak istediklerini Onun da bütün malını Onlara vererek Medine'ye gelmesi üzerine bu âyetin nazil olduğunu söylemişlerdir. Medine'ye geldikten sonra Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona:

“Alış-veriş kârlı oldu ey Yahya'nın babası!” demiştir. Bu anlattığımız kıssa tefsir kitaplarının bir çoğunda mevcuttur.

Katâde: “Âyet, Muhâcir'in mücâhidleri hakkında nazil olmuştur” diyor.

İkrime de: “Mezkûr âyet, Ebu Zerr ve Suheyb hakkında nazil olmuştur” diyor.

Fakat âyetin lafzı mutlaktır. Nefsini Allah için feda eden herkes bu ayetin şümuluna girer. Rıdvan biatında bulunanlar da, gerekirse canlarını feda edecekleri hususunda Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) söz vermişlerdir.

Şüphesiz ki üstünlük Ebu Bekir'e (r.a.) aittir. Çünkü hicrette ve mağarada yalnız kendisi Rasulullahla (sallallahu aleyhi ve sellem) beraber bulunmuştur. Binaenaleyh, Ömer, Osman Ali ve diğer sahabelerden ziyade üstünlük Ebu Bekir'in (r.a.) olduğu apaçıktır. Onun için kendisinin imam olması gerekir.

Üstünlüğü ifade eden ve şüphesiz ki doğru olan delil de şu âyet-i kerimedir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Eğer siz, Peygambere yardım etmezseniz, Allah vaktiyle Ona yardım ettiği gibi yine eder. Hani Mekke kâfirleri Onu Mekke'den çıkardıklarında! ikinin ikincisi (Peygamberin arkadaşı Ebu Bekir (r.a.)) ile (Sevr dağında) mağaradaydılar. O vakit Peygamber arkadaşına şöyle diyordu: Mahzun olma, zira Allah'ın yardımı bizimle beraberdir.” (Tevbe: 9/40)

Kur'an'ın nassıyla sabit olan bu özellik Ebu Bekir'den (r.a.) başka kimsede var mıdır?

Elbette yoktur.

Ondan sonra Ali (r.a.), Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yatağında yattığından dolayı işkence görmemiştir. Buna karşılık başkaları Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) korumak isterlerken canlarını vermişlerdir.


Facebook beğen
 
Kur.an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
 
Kur'an ve Sünnet
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol